thomas bernhard
değerli konuklar, sözünü ettiğimiz şey keşfedilmemiştir, yaşamıyoruz; fakat varsayarak riyakârca var olmaktayız, rencide edilmiş, doğanın uğursuz, sonuçta yok edici yanlış anlaşılmasında, bugünkü ilim sayesinde kaybolduk; görüntüler bizim için öldürücü olmakta, ve bütün dillerde ve bütün ilişkilerde görülebilen, palavra olarak acı gerçekler ya da tam tersi acı gerçek olarak palavralar, binlerce ve yüzbinlerce aşınmış beynimizdeki terk edilmişlikten kullandığımız sözler, kullanmaya, yazmaya ve konuşmamaya cesaret ettiğimiz sözler, bu hiçlikten çıkan, hiçe yaramayan ve hiçlik için olan sözler, bildiğimiz ve sakladığımız şeyler, çaresizlikten çıldırmış ve çıldırmışlıktan ümitsizliğe kapıldığımız için sarıldığımız sözler, sadece mikrop bulaştırmakta, görmezden gelmekte, bulandırmakta ve kötüleştirmekte, mahcup etmekte ve sahteleştirmekte, sakatlamakta, buharlaştırmakta ve karanlığa gömmektedirler. ağızdan çıkarak ve kâğıt üzerinde istismarcıları aracılığıyla kötüye kullanılmaktadır. sözcüklerin ve istismarcılarının portresidir haddini bilmez olan; sözcüklerin ve istismarcılarının ruh halleri çaresiz, mutlu, trajik.
bir tiyatro oyunu sergileyeceğimizi söylüyoruz, kuşkusuz sonsuzluğa uzatılmış olarak. ama içinde her şeye hazırlıklı olduğumuz ve hiçbir şeye yetkin olmadığımız tiyatro, düşündüğümüz zamanlardan bu yana sürekli artan hız ve kaçırılmış atasözleridir. kesinlikle gövdelerin tiyatrosudur -ikincil olarak tinsel bir korkudur ve dolayısıyla da ölüm korkusu. güldürü çerçevesinde trajedi mi ya da güldürü çerçevesindeki tragedya hatırına mı. ama dehşet, zavallılık, akli dengede bozukluk söz konusu. düşünüyoruz, ama susuyoruz: düşünen, fesheder, yürürlükten kaldırır, felakete uğratır, yıkar, parçalara ayırır; çünkü düşünce mantıksal olarak bütün kavramların tutarlı biçimde çözülüşüdür.
biz (ki bu tarihtir ve bu düşünce durumunun tarihidir): korkuyoruz, gövde ve düşünce korkusu ve ölüm korkusuyuz yaratıcı olarak. yayınladıklarımız, oldukları şeylerle özdeş değil, sarsılma başka bir şey, var olma başka bir şey, hastalık değil, ölüm değil, bambaşka durumlar, bambaşka haller. biz bir hakka hakkımız olduğunu söylüyoruz, ama bizim bir tek haksızlığa hakkımız var. mesele işle başa çıkmaktır ve bu da içsel bir isteksizlik ile dışsal bir umursamazlıkla başa çıkmak demektir. yani, kendimi ve filozofların cesetlerini çiğnemek, bütün edebiyatı, bütün bilimi, bütün tarihi, her şeyi. zihinsel bünye ve zihinsel odaklanma ve kendini yalıtma, mesafe. tekdüzelik. ütopya. budalalık meselesidir. mesele işle başa çıkmaktır her zaman, düşünce hiçbir zaman bir şeyle başa çıkamamak. mesele, ileriye, kayıtsız olarak ileriye gitmek ya da bitirmek, son vermektir. mesele kuşku meselesi, güvensizlik ve sabırsızlıktır.
akademiye teşekkür ederim, dinlediğiniz için teşekkür ederim.
* georg-büchner-ödülü verilişinde yapılan konuşma