12.12.2009

birleşme

tezer özlü

sabaha doğru yeniden yatıyoruz. beni bekleyen ve bedenimi uyuşturan sıcaklığını tüm ıslaklığımda duyduğum insan. yaşamın en güzel anı. denizlerle, kumsallarla, rüzgârla, yeryüzü ve gökyüzüyle birlikte varoluşu derinden duyduğum an. iki insanın birleşmesiyle kutsallaşan bu an. sonsuzluk. varoluşun tüm zamanlarını uzlaştıran bu an. iki insanın birleşmesindeki sonsuzluk özü olmalı insan yaşamının. özü olmalı güneşin. özü olmalı sevişmeyi duyan ve duyuran gücün. bizi saran sıcaklığın. soğuyan gecelerin. ve geceleri gökyüzünü bürüyen yıldızların. akdeniz'in üzerini kaplayan mavi gökyüzünün özü olmalı bu birleşme. bu ıslaklık. sonsuza dek varan, yaşatan, sonra yaşamı uzaklara, akdeniz'in kıyılarda beyazlaşan dalgaları ya da yeşil durgunluğu gerisindeki ufuklara iten gücün. bizi saran sıcaklığın. soğuyan gecelerin. ve geceleri bürüyen yıldızların. ve dolunayın. ve dolunayla birlikte uykusuz kalan insanların. dolunayla birlikte uykusuz kalınan gecelerin soluk, sisli sabahlarında ölümü bekleyen insanların. (ölüm de bir günlük olay değil mi?) bizi saran sıcaklığın. soğuyan gecelerin. ve geceleri bürüyen yıldızların. iki insanın sarılarak geçirdiği bu sarsıntı özü olmalı evrenin. sonsuza dek varan, var eden, yaşatan, yaşamı ileri çağlara doğru devreden bu birleşme.

neden bunalımları çözümleyemiyoruz? neden dost olmadan, erkek-kadın, karı-koca olmaya çabalıyoruz? yirmi yaşlarının başındaki insanlar böyle mi olmalı? sevişmek için, ilkin nikâh imzası mı atılmalı? ya da yalnız kalıp, yıllar yılı erkek-kadın özlemiyle kendi kendilerine mi boşalmalılar? erkekler, kadın resimlerine mi bakıp heyecanlanmalılar? ilk kadını genelevde mi tanımalılar? karı-kocalar birbirlerinin gövdelerine "mal" gözüyle mi bakmalı? insanın doğal yapısı bu davranışların tümüne aykırı. bizim insanlarımızın insan sevmesi, insan okşaması çocukluktan engelleniyor. saptırılıyor. çarpılıyor.