louis althusser: bir sabah, seçiminin tutsağı olarak uyanır insan.
lord acton: güç yozlaştırır. mutlak güç mutlaka yozlaştırır.
gandhi: özgürlüğün çoğunlukla cezaevlerinin duvarları arasında, bazen de idam sehpasında aranması gerekir; asla meclislerde, mahkemelerde ya da okullarda değil.
iris murdoch: alışılagelmişin dışındaki insanlar, alelade insanlar için faydalıdır; çünkü onlar diğerlerinin her şeyin farklı olduğunu anlamalarına yardımcı olurlar.
matsuo basho: anlam uçucudur, yaşam geçicidir, ömür sonludur, ölüm zorunludur; öyleyse kişi yalnızdır.
margaret atwood: her hayat, daha yaşanırken bile bir çöplük gibidir; bir ölünün arkasından temizlik yaptığınızda, bir gün sıra size geldiğinde ne kadar plastik çöp torbası doldurulacağını daha iyi anlarsınız.
narayana: dar kafalı "bu bendendir, bu yabancıdır." diye düşünür. geniş düşünceli olanlar ise tüm dünyayı kendi ailesi olarak görürler.
simone de beauvoir: eğri bir yüzeyde dik bir doğru alınamaz! dürüst olmayan bir toplumda, böyle bir yaşam sürdürmek olanaksızdır.
sokrates: yaşamak, uzun süren bir hastalıktır.
mine söğüt: kutsal kitaplar her şeyin cevabını verir, bir bu sorunun cevabında susarlar: "neden?"
vasili grossman: yaşamın özgünlüğünün ve kendine özgü özelliklerinin kaba kuvvetle silinmek, yok edilmek istendiği yerlerde yaşam söner.
nihat behram: bir an vardır, uğruna ölüme gidilir. işkence acıları unutulur, onurlu ve dik yaşamak iz bırakır hayatta.