schopenhauer
insan, açlığın oğludur; özgür bir tin değildir. buna uygun olarak, sıradan insan için boş zaman, çok geçmeden, bu zamanı her türlü yapmacık ve uydurma amaçla, oyunla, zaman öldürmeyle ve her türden oyuncak atla dolduramazsa bir yük haline gelir; hatta bir eziyete dönüşür.
"sadece iki günümüz var yaşamak için; bu günleri de aşağılık heriflerin önünde diz çökerek geçirmeye değmez." (voltaire) ne yazık ki, laf aramızda, "bu aşağılık herif", dünyada lanet olası çok sayıda kişinin taşıdığı bir sıfattır.
"fazla bilgelik olan yerde, fazla keder vardır."
"düşmanının bilmemesi gereken şeyi, dostuna söyleme." (arap özdeyişi)
gençliğimizde, yaşamımız için önem taşıyan ve büyük sonuçlar doğuracak olayların ve kişilerin karşımıza davul zurnayla çıkacaklarını sanırız; ama yaşlılığımızda geri dönüp baktığımız zaman, bunların hepsinin de sessizce, arka kapıdan ve adeta dikkati çekmeden içeri süzülmüş olduklarını görürüz.
büyük yığının gözleri ve kulakları vardır ama bu çok bir şey değildir ve üstelik yok denilecek kadar az yargı gücü ve çok az belleği vardır.
zenginlik deniz suyu gibidir. ne kadar çok içilirse, o kadar çok susanır; aynı şey ün için de geçerlidir.
soylu olan zordur.
insanlarda, saçı ağarmışlara karşı bir saygının doğuştan geldiği ve bu yüzden gerçekten içgüdüsel olduğu da dikkate değerdir. yaşlılığın kıyaslanamayacak ölçüde daha kesin bir belirtisi olan kırışıklar, bu saygıyı hiçbir zaman uyandıramazlar. hibçir zaman saygıdeğer kırışıklıklardan değil ama hep saygıdeğer ak düşmüş saçlardan söz edilir.
açık dövüşün varlığında aranan haklı çıkarma, daha güçlünün hukukunun, gerçekten bir hukuk olduğunu varsayar.
kitlenin kafası, hakiki mutluluğun yer bulamayacağı denli sefil bir sahnedir.
bedenimiz nasıl giysilerle örtülüyse, zihnimiz de yalanlarla örtülüdür. konuşmalarımız, edimlerimiz, tüm varlığımız yalancıdır. ancak bu örtünün içinden geçerek, ara sıra gerçek zihniyetimize ulaşılabilir; tıpkı bedenimizin biçimine giysilerin ardında ulaşılması gibi.
insanların kıskançlığı, kendilerini ne denli mutsuz duyumsadıklarını gösterir. başkalarının yaptıklarına ve ettiklerine sürekli dikkat ediyor olmaları, canlarının ne denli sıkıldığını gösterir.
nasıl ki küçük cisimler, gözümüze yakın tutulduklarında görüş alanımızı sınırlar, tüm dünyayı örterlerse; en yakın çevremizdeki insanlar ve olaylar da, son derece önemsiz ve değersiz olsalar bile, dikkatimizi ve düşüncelerimizi gereğinden çok, üstelik de hoş olmayan bir biçimde meşgul ederler ve önemli düşünceleri ve olayları uzaklaştırırlar.
şeylerin değerini, ancak onları yitirdiğimizde anlarız.
uyku, önceden ödünç aldığımız ve bu yüzden, bir gün içinde tükettiğimiz yaşamı yeniden elde ettiğimiz ve yenilediğimiz bir parça ölümdür. uyku, ölümden ödünç alınmış bir parçadır. uyku, ölümden, yaşamın ayakta tutulmasını ödünç alır.
dünyadan sağ salim geçebilmek için, beraberinde büyük bir özen ve hoşgörü yedeği bulundurmak yararlı olur. birincisi sayesinde zararlardan ve yitimden, ikincisi sayesinde de tartışma ve kavgadan korunulur.
sevgi özneldir; saygı ise nesneldir.
insanların, bir şeyi kendileriyle ilişkilendirmeleriyle ve her düşünceden, adeta düz bir çizgiyle kendilerine geri dönmeleriyle sonuçlanan acınılası özelliğinin büyük bir kanıtını, büyük uzay cisimlerinin hareketini zavallı bir benle ilişkilendiren, gökyüzündeki kuyrukluyıldızları yeryüzündeki kavgalarla ve serseriliklerle ilişkilendiren astroloji vermektedir.
bırakın insanları, köpekler bile büyük dostluklara katlanamazlar.
insanları, kısa süre önce karşılaşılan önemli bir belanın kendilerine anlatılması ya da herhangi bir kişisel zayıflığın açıkça söylenmesi kadar keyiflendiren çok az şey vardır.
dostlar dürüst olduklarını söylerler; oysa düşmanlardır dürüst olan. bu yüzden onların kınamasından, bir tür acı ilaç olaak, kendimizi iyileştirmekte yararlanmalıyız.
dünyaya, ciddi ve önemli konularda ders vermek için gelmiş olan kişi, bu işten sağ salim sıyrılırsa kendini mutlu saymalıdır.
"sırrımı saklarsam, benim tutsağım olur; açığa vurursam, ben onun tutsağı olurum." (arap özdeyişi)
hiçbir para, dolandırıldığımız para kadar yararlı bir biçimde harcanmış değildir; çünkü böylelikle dolaysız bir bilgelik almış oluruz.
tüm dünya bilgeliğinin yarısı "ne sevmek ne nefret etmek", öteki yarısı ise "hiçbir şey söylememek ve hiçbir şeye inanmamak"tır.
sadece soğukkanlı hayvanlar zehirlidir.
sigorta primi, herkesin kötü tanrıların sunağına getirdiği bir kurbandır.
olup biten her şey, en büyüğünden en küçüğüne dek zorunlu olarak gerçekleşir.
insanların genellikle yazgı dedikleri şey çoğu kez sadece attıkları aptalca adımlardır.
"susma ağacının dallarında, huzur meyvesi vardır." (arap özdeyişi)
yaşamın mülkleri bir yana, tüm bir yaşamın kendisi bile yüreğin korkakça çarpmasına ve büzüşmesine değmez.
yüreklilik, gözü karalık biçiminde yozlaşabilir. dünyada varlığımızı sürdürebilmemiz için biraz ürkeklik bile gereklidir. korkaklık ise bunun aşılmasıdır.