iyi biten her şey iyidir.
çoğu kez kendimizdedir derdimizin devası
oysa göklerde ararız hep yerde bulacaklarımızı
herkesi sev, azına güven, haksızlık etme hiç kimseye
kaba güçle değil zekanla çık düşmanın karşısına
kendininmiş gibi savun dostunun hayatını
gevezeliğin için değil, suskunluğun için kızsınlar sana
kanlarımız renk, yoğunluk ve ısı açısından
birbirinin aynıdır; bunlar karıştırılınca ne soy kalır ne unvan
en umulmadık bir yerden erdem yeşerirse
onu yapan çıktığı yeri de yükseltir
erdem yoksa eğer unvanlarla şişindiğimiz yerde
sabun köpüğüdür onur dediğimiz şey de
iyi olan için unvana gerek yoktur
nitelik unvanla gelmez; ama kötülük gelebilir
unvanı olanların çelişkili küçümseyişi
soylu bir kandan geldiğini savunup soylu davranmamaktır
soyluluk, atalarımızdan geçmez bize, davranışlarımızdadır
soyluluk, hemen her mezar taşına yazılan
bizleri tutsak eden, akıl çelen bir sözcüktür sadece
aldatıcı, ölü bit ganimettir
soyluluk, toz toprağa karışmış, unutulmuş soylu kemiklerin
çoğu kez suskun mezarıdır
ölçülü bir matem ölülerin hakkıdır; ama aşırı keder yaşayanların düşmanıdır.
bakirelik doğa yasalarına aykırıdır. bekaret, tıpkı peynirde olduğu gibi, bakteri üretir, kendini son zerresine kadar tüketir ve böylece kendi kendini doyurarak ölür gider. ayrıca, bekaret, tedirgindir, kibirlidir, aylaktır ve yalnızca kendini sever. biriktirme onu; çünkü bir şey eline geçmediği gibi, sen kaybedersin. ne kadar uzun saklanırsa değeri de o kadar düşer. bekaret, yaşlı bir saraylıya benzer: şapkasının modası geçmiştir, takıp takıştırırsa da rüküştür; bugün artık takılmayan bir broş, kullanılmayan bir baston gibi.
biri iyiyse, dokuzu serseridir
iyiyse biri, hergeledir dokuzu
öyleyse, iyi olan on kişide birdir
iffet bağnaz görünmez, zarar da vermez; iffet denen şey, kurallara uymak için giydiği ak kaftanının altında, isyankardır ve kara kürklü cüppesini saklar.
aşk, gençlik gülümüzün dikenidir
içgüdülerimiz buna, bu, içgüdülerimize can verir
aşk, insan oluşumuzun anlamı, kanıtıdır
aşkın güçlü istekleri, gençlikte bulur izlerini
yiğitçe alınmış bir yara, soylu bir yara, onurun ve soyluluğun nişanıdır.
büyük işleri kotarıp ortaya çıkaranlar
çoğu kez bunu en zayıf temsilcileriyle yaparlar
uzağı bebekler görürmüş
büyükler tanımazken mucizeyi
denizler kuruyup çöle dönmüş
çoğu kez çıkmaz beklentiler
sık sık unutulur verilen sözler
ve çoğu kez de başarı en umulmadık, en beklenmedik anda gelir
bununla birlikte, çok sık görülmüştür
donuk bir aklın süslü budalalığa hizmet ettiği
yüzsüzlükle suçlanmak orospunun cüretindendir
herkesin bildiği bir utançtır tiksindirici ezgilerde
"ahlak dışı"dan ne kastedilmektedir? kime ve neye göre ahlak? insansal olan her şeyin içinde olumlu ve olumsuzu aynı anda içeren çelişkiler yok mudur? ya soyluluk? soyluluk aileden değil, insanın kendi ahlakından, meziyetlerinden gelir. insan olmanın yanında, soyluluk unvanı bir hiçtir.
(özdemir nutku)
bir aslanla çiftleşmek isteyen dişi geyik
sevgisi uğruna ölmek zorundadır
karanlık bir yuva ve sevilmeyen bir eş yanında
savaş hiç de zor bir iş değil
aşk gecesine olan doğal gereksinim ve bunun gecikmesi
hazları, tatlı şeyleri serpiştirip yayar
çünkü insan ilerde gelecek mutlulukla, hazlarla
dolup taşmak için
olgunlaşan zaman içinde bu hazları damıtarak tadar
"yaşam denilen şey insanoğlunun, ömrü boyunca kurtuluşu arayışıdır. insanoğlu sık sık yanlış yollara sapar, ormanların labirentlerinde kaybolur, acı çeker ve acı çektikten sonra doğru yolu bulur."
(özdemir nutku)
maskaralık artar, ahmaklık geliştikçe
mutlak bir yer vardır her yaşayan için
şu erkekler çok garip
havaice kapılıp şehvetin aldatıcılığına
kara geceyi daha da karartabiliyorlar
kendileri için tatlı olacak bir şeyi
nasıl da nefret ettikleri bir şey yapabiliyorlar
şehvet ancak onun yerini alan
nefretle oynuyor demek ki
kaybedileni övmek anıları zenginleştirir
ama çok geç gelen sevgi
yavaş yavaş taşınan pişmanlık gibi
sevilen için çok acı bir şeydir
"giden iyidir" diye ağlamayı gerektirir
önemsiz bir fiyat biçeriz sahip olduğumuz ciddi şeylere
onları tamamen kaybetmeden anlayamayız değerlerini
gönül kırmakdaha çok kendimize haksızlıktır
önce sevdiklerimizi yok eder, sonra da ağlatır bizi
küllerinin ardından
sonra sevgimizin aklı başına gelir geç de olsa
feryat eder görünce neler olduğunu
utanç verici nefret, aşkımız uyurken bastırır bizi
sevdiğimizi yok ederek doyurur kendisini
yaşamımızın dokusu karmakarışık bir masal, iyiyle kötü yan yana; eğer yanlışlarımız onları kırbaçlamasaydı erdemlerimiz gurur duyardı ve eğer erdemlerimiz onları bağrına basmasaydı suçlarımız umutsuzluğa kapılırdı.
ters bir zamanda gelmiş olabiliriz
uygun düşmeyebilir fırsatlar
yeter ki sonu iyi bitsin