alberto manguel
tarihimiz uzun bir adaletsizlik gecesinin hikayesidir. hitler'in almanya'sı, stalin'in rusya'sı, ırk ayrımının güney afrika'sı, çavuşesku'nun romanya'sı, tiananmen meydanı'nın çin'i, senatör mccarthy'nin amerika'sı, castro'nun küba'sı, pinochet'nin şili'si, stroessner'in paraguay'ı, bitmek tükenmek bilmeyen diğerleri, zamanımızın haritasını oluşturur. despot toplumların ya içinde ya hemen berisinde yaşar gibiyizdir. asla güvenlikte değiliz, kendi küçük demokrasilerimizde bile.
diktatörlüğün dehşeti, insani olmayan bir dehşet değildir, derinlemesine insanidir; gücü de buradadır zaten. keyfi yasalar, gasp, işkence, kölelik üzerine kurulu her hükümet sistemi, her sözde demokratik sistemin elini uzatsa tutacağı kadar yakınındadır.
adını hatırlamadığım o kız, colegio nacional de buenos aires'te benden bir sınıf küçüktü. tankların 28 haziran 1966'da sayısız resmi geçitlerden birinde buenos aires'in sokaklarından hantal hantal, plaza de mayo'daki başkanlık sarayına doğru ilerlediğini gördüğümüzde kız 16 yaşındaydı. 1969'da buenos aires'ten ayrıldım ve onu bir daha hiç görmedim. ufak tefekti, hatırlıyorum, kısacık siyah, kıvırcık saçları vardı. sesi tumturaklı değildi, yumuşak ve berraktı, telefonda o sesi tek bir hecenin ardından tanırdım. resim yapardı; ama pek de inançla değil. matematiği iyiydi. 1982'de, malvinas savaşı'ndan kısa süre önce ve askeri diktanın sonuna doğru, kısa bir ziyaret için buenos aires'e döndüm. pek çoğu o korkunç yıllarda ölen ya da kaybolan eski arkadaşlardan haber sorarken, onun da kaybolanlar arasında olduğunu öğrendim.
öğrenci konseyinde olduğu üniversiteden çıkarken kaçırılmıştı. resmen gözaltında olduğunun kaydı yoktu ama belli ki biri onu askeri temerküz kamplarından el campito'da, tıbbi bir muayene için kukuletasının çıkarıldığı kısacık bir anda görmüştü. askeriye mahkumlarını hep kukuletayla dolaştırırdı ki, daha sonra işkencecilerini tanımasınlar.
24 nisan 1995'te, el campito'da nöbetçilik eden arjantinli çavuş victor armanda ibanez, buenos aires'teki la prensa gazetesiyle bir söyleşi yaptı. ibanez'e göre, orada mahpus olanlardan 2 bin ila 2 bin 300'ü, kadını erkeği, yaşlısı genci, onun 1976 ile 1978 arasındaki iki yıllık askerliği sırasında ordu tarafından el campito'da "infaz" edilmişti. "vakti gelince" demişti ibanez gazeteye, "mahkumlara onları birkaç saniyede tarumar eden pananoval adlı güçlü bir ilaç zerk edilirdi. bir tür kalp krizine neden olurdu bu. enjeksiyon onları canlı ama bilincini yitirmiş halde bırakırdı. sonra denize atılırlardı. çok alçak bir rakımda uçardık. kayıtsız, hayalet uçuşlardı bunlar. bazen köpek balığı gibi büyük balıkların uçağı izlediğini görürdüm. pilotlar onların insan etiyle şişmanladığını söylerdi. geri kalanını hayal gücünüze bırakıyorum." dedi ibanez. "en kötüsünü hayal edin."