turgut uyar
sıcak mı? sıcak mı? için de sıcak mı? durduğun yerde misin? yakalım karanlığın kıllarını, ıslansın, her şey ve böcekler uzaklaşacak mı? durduğun yerde misin? dağılınca solgun iğrentimiz su dumanlarıyla, sevişenlere -bu bir iğrentidir yumak yumak kıllara ve yapışkan sulara ve başkasız kalmaya göğün altında- herkes iki büklüm kaçışacak mı? durduğun yerde misin? ak mı?
dağıtır iğrentimizin rüzgarı dağınık suratları. bir hadımlar sonuçsuz yatmalarına dururlar. oturur hain ellerimle kaşağılarım tombul sağrılı dişi atları. dururlar. ve esmerleşirler saçları çocukluğumun kestanelerine uzar. büyük kazanlarda kolyeli insan eti kavururlar. kokusu bütün kokusu kaşındırır balkonları, ütülü pantolonları, yatakta rahatları pul pul dökülür iğrentimizin gökyüzü. bir çocuklar açar belki çıkmaz sokakları. pul pul dökülür iğrentimizin göğü atlar, tayfalar, ağaçlar kendi dişileriyle birleşirler.
kanın! senin kanın, uzatır yapışkan geceyi bir tabakta. boyum uzar, tırnaklarım kirli, tütüne alışmışım geri çeviremem ellerimde bir çalgı, caddelerde bir sülün. büyük ölümün azı dişleri takırdar uzakta. kopkoyu bir sislerin içlerine dalarım ne varsa bunda, böyle başkasız olmakta. kopkoyu bir çirkin denizlerin içlerine dalarım.
bir gül zamanı böler karanlıkta.