17.05.2015

genç werther'in acıları

goethe

dünyanın bütün işleri sonuçta aşağılıktır; başkalarının sözüyle, hiçbir tutkusu ya da bir gereksinimi olmaksızın, para, şan, şeref ya da bilmem ne uğruna didinen biri, her zaman bir budaladır.

yaşamın çiçekleri yalnızca görünüştür. bu çiçeklerin çoğu hiçbir iz bırakmadan gelip geçer, pek azı meyve verir, bu meyvelerden de pek azı olgunlaşır!

nedir insan, hep övülen bu yarı tanrı? güçlerinden, tam da en gereken yerde yoksun kalmaz mı? ve sevinç içinde yükseldiği, acılarla yıkıldığı zaman, tam da sonsuzluğun bolluğunda kendini yitirmeyi özlediğinde, o vurdumduymaz ve soğuk bilinçliliğine geri dönmüyor mu hep?

ruhlarını tümüyle merasime kaptırıp ziyafet sofrasında bir sandalye öteye gidebilmeyi düşlemekten başka bir şeyi yıllarca aklına getirmeyen, yalnızca bunun uğruna çaba harcayanlar nasıl insanlardır?

insan soyu tek bir kalıptan çıkmadır. çoğu, yaşayabilmek için günlerinin büyük bir bölümünü çalışarak geçirir ve özgürlük olarak arta kalan zaman onları o kadar kaygılandırır ki, ondan kurtulmak için denemedik şey bırakmazlar.

bizim en mutlu olduğumuz anlar, tanrı'nın bizi sevimli bir deliliğin içine sürüklediği anlardır.

niçin siz insanlar, bir konudan söz etmek için hemen; bu budalacadır, şu akıllıcadır, bu iyi, şu kötüdür demek zorundasınız? bu ne anlama geliyor? yargıladığınız eylemin içsel koşullarını araştırdınız mı? eylemi meydana getiren, onu bir zorunluluk haline getiren nedenleri kesin olarak belirleyebiliyor musunuz? eğer böyle yapmış olsaydınız, yargılarınızı öne sürerken bu kadar aceleci olmazdınız.

mutluluk yalnızca yüreğimizde mümkündür.

insanın doğası sınırlıdır; sevince, kedere, acılara ancak belli bir dereceye dek dayanabilir ve o derece aşılırsa insan yok olur. yani söz konusu olan, birinin güçlü ya da zayıf olup olmadığı değildir! kendi yaşantısına ne ölçüde dayanabiliyor, soru budur! hem ahlaki hem bedensel anlamda. kanımca, kızgın bir ateşten ötürü ölen birine korkak demek nasıl garip olacaksa, kendi yaşamına son veren birine korkak demek de garip olacaktır.

insanı gerekli kılan tek şey sevgidir kuşkusuz.

bir yazar, öyküsünü ikinci kez, değişiklikler yaparak yayımlarsa -bu ikinci baskı edebi açıdan ne denli iyi olursa olsun- ister istemez kitabına zarar vermiş olacaktır. ilk izlenimler insanları sürükler; insanoğlunun yapısı gereği, okuru en akılalmaz konularda ikna etmek mümkündür; ama bu ilk izlenimler aynı zamanda onların zihinlerinde yapışıp kalır ve onları sonradan silmek ya da yok etmek isteyenin vay haline!

karşısındaki insana açılan büyük bir insanı görme kadar gerçek ve sıcak bir sevinç dünyada yoktur.

insanlar hem kendileri hem başkaları için her şeyi zorlaştırıyorlar; ancak buna, örneğin bir dağı aşmak zorunda olan bir yolcu gibi, boyun eğmek gerekir; dağ olmasa, yol çok daha rahat ve kısa olacaktır; ama o dağ bir kez var olduktan sonra onu aşmaktan başka çare yoktur.

eğer insanlar, imgelemleriyle, geçmişteki kederin anılarını çağrıştırmak uğruna bu denli çaba gösterecekleri yerde, kayıtsız bir şimdi'ye katlansalardı, çektikleri acı daha az olurdu.

dünyadaki karışıklıklara yol açan şeyin, kurnazlık ve kötü niyetten öte belki de yanlış anlamalar ve atalet olduğunu bir kez daha saptadım. en azından ilk ikisine daha az rastlanıyor.

yalnızca doğanın zenginliği sonsuzdur ve büyük sanatçıyı yalnızca doğa yaratır. sanat kurallarının lehinde birçok şey söylenebilir; hemen hemen kentsoylu toplum lehinde söylenebilecek şeyler kadar. nasıl kendini yasalara ve refaha kaptırmış biri, hiçbir zaman dayanılmaz bir komşu, garip bir hergele haline gelemezse, kendini kurallara göre eğiten bir insan da hiçbir zaman zevksiz ve kötü bir yapıt meydana getirmez; buna karşın her kural, doğanın gerçek duyumsayışını ve doğanın gerçek dışavurumunu yok edecektir; bu hangi kural olursa olsun ve lehinde ne denilirse denilsin!

biz insanlar, güzel günlerin bu denli az ve kötü günlerin bu denli çok olmasından yakınıyoruz. eğer tanrı'nın her gün bağışladığı sevinçlerin tadını çıkarabilmek için her zaman açık bir yüreğimiz olsaydı, kötülüklere dayanabilme gücünü de bulurduk.

birinin yüreği üzerinde sahip oldukları güçle, o yürekte kendi kendine serpilen yalın sevinç duygularını baskı altına alanlara lanet olsun. bütün hediyeler, dünyanın bütün iyilikleri bir an bile böyle bir insanın kendi yüreğinde duymak istediği; ama başkasının despot, kıskanç keyifsizliği tarafından engellenmiş olan bir sevinç duygusunun yerini tutamaz.

önemli olan, kusursuz olanı görebilmek ve onu dışavurmaya cesaret etmektir.

bana her şeyi bağışlayan güzel tanrım, niçin verdiklerinin yarısını geri alıp bana özgüven ve yeterlilik duygusu vermedin ki?