murathan mungan
istiklal caddesi'ne daha girdiğimiz anda, burada yürümenin nasıl da mayınlı bir tarlada yürümeye benzediğini hatırlıyorum; daha doğrusu hatırlatıyorlar. caddenin ağzında bizi ilkin aman vermez anket teröristleri karşılıyor, ağzının iyi laf yaptığından fazlasıyla emin, çabuk çabuk konuşmayı düzgün konuşmak sanan birtakım gençler, önünüzü kesip ellerindeki anket kağıtlarını gözünüze gözünüze tutarak, sizi ille de bazı manasız soruları cevaplamaya zorluyorlar. bu kadar manasız sorunun nasıl olup da hazırlanabildiğine dair ayaküstü bir başka anket yapasınız geliyor. bu anket teröristlerinin her seferinde 'ölçülü bir itiraz' karşısında nasıl da 'ölçüsüz bir ısrara' başvurduklarını önceki deneyimlerimden bildiğimden, 'ölçülü bir itiraz' bölümünü hızla atlayıp 'ölçüsüz bir azarla' karşılık veriyorum çeşitli anket taleplerine. bu da bir kurtuluş demek değil; çünkü üç adım ötede başka bir kuruluş için çalışan diğer anketçi çetesi bekliyor sizi. en azından sizin ömrünüzün bilmeye yettiği iki askeri ihtilal sonrasında, genlerine emir-komuta kipleri iyice sinmiş bu 'ırkın ahfadına' başka türlü dert anlatmanın mümkün olmadığını öğrendiğinizden bu yana hep yaptığınız gibi, ancak azarlaya azarlaya ilerleyebiliyorsunuz istiklal caddesi denilen hayat yolunda. (bu çeşit uzun, ırmak cümleleri seviyorum, ruhumun akışına uygun buluyorum.) azarlanmış anketçiler ardımızda kalıyor, her şeye karşın ilerlemeyi sürdürüyoruz.