şerif mardin
spiro'ya göre beğensek de beğenmesek de, toplumumuzun değerlerini yerleştiren mekanizma şudur: çocuk, ana ve babası tarafından, en küçük yaşından itibaren "iyi" hareketleri için mükafatlandırılır, "kötü" hareketleri için cezalandırılır. çocuk ancak "iyi" hareketler yaparak dikkat çekebileceğini, sevgi ve şefkat göreceğini öğrenir. büyüdükçe, "iyi" hareketlerinin aynı zamanda ahlaka uygun, doğru, yapılması gereken hareketler olduğu kanısına varır. kısaca çocuk, ana ve babasıyla özdeşleştirme kanalıyla bir süperego kurmaya başlar, ailesinin "doğru" bulduğu değerleri yapar. toplumun "norm"u kişinin "değer"i haline gelir. o da çocuklarına aynı bilgileri aktaracaktır.
belirli bir kimsenin kültür veraseti, elde edebileceği kültürü sınırlandırmaz. bir kimse, karşılıklı etkileşimde yalnız kendi ailesiyle değil, başka ailelerle ve başka öğrenme kaynaklarıyla karşılaşır. kişi bunları kullanarak kendine genel kültürü bazen aşan bir kültür de yaratabilir.
islami toplumlarda, batı toplumlarında çok daha önemli bir fonksiyonu olan "değer"lerin yerine normlar geçmektedir. kişisel planda tercihler daha azdır. insanlar, "dışa doğru" dönüktür. ne yapmaları gerektiğini, kendi vicdanlarıyla yaptıkları bir muhasebeden çok, toplum normlarında ararlar.
kimlik sorunlarının çözülmesi zor olduğu için, gençler genellikle kendilerine bir kimlik sağlayan kolektif toplum hareketlerinde erimeyi denerler. başka bir çözümde, fazla düşünmeyi icap ettirmeyen doktrin ve ideolojilere sarılırlar.
islam toplumunda yaratıcı olmanın bir diğer yolu da gazadır. işte bu sahada genişliğine yaratıcı olmak mümkündür. islam aleminin sınırlarını genişletmek, talanla zenginliklerini artırmak: bu tip faaliyet, insana, hem allah'ın yolunda yürümenin vicdani ferahlığını bağışlayacak ve hem de yeryüzünde kendisine maddi bir karşılık sağlayacaktır. böylece, gazi olmak islam toplumlarında baştan itibaren heves edilen bir aşamadır. gerek kişiyi toplumun dar iktisadi çerçevelerinden çıkarması, gerek üstün bir islami başarı temsil etmesi bakımından islami toplumda yaratıcı olmanın en başarılı şekli gazi olmaktır. osmanlı imparatorluğu, bilhassa bu gibi, harpten başka bir geçiş vasıtası olmayan asker kümelerinin akıllıca kullanılmasından doğan bir yapıdır.
islam toplumundan sıyrılabilmenin bir tek yolu vardır: o da alternatif bir islami toplum kurmaktır. sufilik, bunun yollarından biri olmuştur.
halkın islami, ideolojik gözlükleri, kendilerinin gerilememizi çok özel bir şekilde yorumlamalarına yol açmıştır. yukarıdaki görüş açısı bugün bile halk arasında ve özellikle 6-7 eylül olaylarında rastlanan "gerici" tutum ve buna benzer olayları anlamamız bakımından bir ipucu temin etmektedir. çok muhtemeldir ki, halk inançlarının sufiliğe ve tarikatlara en yakın olan bölümlerinde en çok bu tip olaylara rastlanacaktır. bu itibarla kubilay olayının nakşibendiler tarafından yapılmış olması bir rastlantı değildir.
islamın en önemli şartının birlikte namaz kılmak olduğuna inananlar aynı zamanda şunlara inanmaktadırlar:
- mahalle kişinin ahlakını kontrol etmelidir.
- çocuklara din öğretilmelidir.
- insanın arkadaşlarının dindar olması önemlidir.
- şehirlerdeki devlet memurları çoğunlukla dinsizdir.
halk tabakalarındaki kişi yöntem yolu olarak halk kültürünün ve dininin verdiği imkanları kullanıyorsa bunun pratik bir nedeni vardır. halk kültürü, bütün "hurafe"leri bir yana, çıkarlarına daha kısa yoldan yanıt vermektedir. okula gitmenin sağlayacağı imkanların kapalı olduğu yerde kişi kuran kursu yolunu seçecektir. seçkinlerinin çok uzak oldukları bir kültürde kişi "halk seçkini" -mesela nurcu- olmayı deneyecektir. doktorun halka yaklaşamadığı hastanenin etrafında üfürükçüler zengin olacaktır.