william s. burroughs: eğer dindar bir orospu çocuğuyla iş yapıyorsanız her şeyi belgeleyin. onun sözü beş para etmez. yüce efendisi ona sizi bu anlaşmada nasıl becereceğini söylerken, bu mümkün değildir.
thomas paine: iyi bir okul müdürü, yüz din adamından daha faydalıdır.
susan ertz: din adamları özellikle güneşlenmek ve çıplak bedenler gibi şeyler karşısında dehşete düşüyormuş gibi görünüyorlar. yoksulluğu, perişanlığı ve hayvanlara işkence edilmesini o kadar da önemsemiyorlar.
comte de volney: her yerde kendilerini imtiyazlı ve dokunulmaz ilan ederek diğer sınıfların engellerinin ötesinde yaşıyorlar. her yerde işçilerin alın terinden, askerin göğüslediği tehlikelerden ve tüccarın hayal kırıklıklarından uzak duruyorlar. yoksulluk maskesi altına gizlenerek her yerde servet kazanmanın bir yolunu arıyorlar. hediyeler ve adaklar adı altında, tüm giderlerden muaf kazançlar elde edebiliyorlar. kendilerini tanrı'nın yorumcuları ve aracıları olarak tanımlayıp yüce hedefi her zaman kendi amaçları doğrultusunda yönetebiliyorlar. ve tüm bunları tek bir yöntemle, kelimeleri ve ifadeleri, onları en yüksek değerlerin ürünleri kabul ederek satın alan saf insanlara satarak başarıyorlar.
susan b. anthony: tanrı'nın ne yapmalarını istediğini çok iyi bilen insanlara pek güvenmem; çünkü bu isteğin her zaman kendi arzularıyla aynı doğrultuda olduğunu fark etmişimdir.
william s. burroughs: oğlum, asla bir din adamına ya da polis memuruna kulak asma. tek sahip oldukları şey, bok çukurunun anahtarıdır.