erich fromm
çağdaş kapitalizm; sürtüşmesiz işbirliği yapacak, her an daha çok tüketmek isteyen, zevkleri standardize edilmiş ve kolayca etkilenip tahmin edilebilecek olan çok sayıda insana ihtiyaç duyar. kendini hiçbir otoriteye, ilkeye veya bilince tabi hissetmeyen, özgür ve bağımsız olduğuna inanan; buna karşın emir almaya, bekleneni yapmaya, sosyal makineye sürtüşmesiz uymaya, lidersiz yönetilmeye, amaçsız -iyi iş çıkarmanın, ilerlemenin, çalışmanın, hareket halinde olmanın dışında bir amaç olmaksızın- güdülenmeye hazır insanlara ihtiyaç duyar.
insan ilişkileri temelde, kendi güvenliğini sürüye yakın olarak sağlayan ve düşüncede, duyguda veya eylemde farklı olmayan yabancılaşmış otomatların ilişkileridir. herkesin, diğer herkese olabildiğince yakın olmaya çalışmasına karşın, gerçekte herkes insan ayrılığının üstesinden gelinmediği zaman mutlaka baş gösterecek olan derin bir güvensizlik, kaygı ve suçluluk duygusuna gömülmüş olarak kesin anlamda yalnız kalır. uygarlığımız, insanların bilinç düzeyinde bu yalnızlığın farkına varmadan yaşamasına yardım eder. tek başına rutinin bunu başarmaması ölçüsünde insan, eğlence endüstrisinin sağladığı sesleri ve iç çekişleri pasif bir şekilde tüketerek, eğlence rutiniyle ayrıca her an yeni şeyler almanın ve bunları da her an yenileriyle değiştirmenin doyumuyla bilinçsiz umutsuzluğunun üstesinden gelir.
çağdaş insanın mutluluğu, vitrinlere bakmaktan ve peşin ya da taksitle alabileceği her şeyi almaktan ibarettir. çağdaş insan kendine, çevresindekilere, doğaya yabancılaşmıştır. ticari bir metaya dönüşmüştür; kendi yaşam güçlerini, mevcut piyasa şartlarında elde edilebilecek en yüksek kar'ı getirmesi gereken bir yatırım olarak algılar.
çağdaş insan iyi beslenen, iyi giyinen, cinsel açıdan doyum bulan ama benliksiz, çevresindekilerle kurduğu en yüzeysel temasların dışında ilişkisiz insandır. bugün insanın mutluluğu eğlenmektir. eğlenmek; ticari malları, iç çekişleri, yiyecekleri, içecekleri, sigaraları, insanları, dersleri, kitapları, filmleri tüketmek, yutmak, "içine almak"tır. dünya, iştahımız için büyük bir nesnedir, büyük bir elmadır, büyük bir şişedir, büyük bir memedir; bizse sonsuza kadar bekleyen, umut eden ve sonsuza kadar hayal kırıklığına uğrayan emicileriz. kişiliğimiz değiş tokuşa, almaya, satmaya ve tüketmeye uyarlanmıştır; her şey, maddi şeyler kadar manevi şeyler de bir alışveriş, bir tüketim nesnesi olup çıkmıştır.