demir özlü
ben önce gönüllü olarak gittim. türkiye'yi terk ettim. mesleğimi, avukatlık yazıhanemi, her şeyimi. hiçbir güvencem olmadan çıktım. karımın ülkesine önce onları yolladım. ben onları zorladım. onlar gitmiş de ben onlara katılmış değilim. isveç televizyonunun bir davasını kazanmıştım. üç beş ay yetecek kadar para vardı, başka bir güvencem yoktu. isveç dilinde bir tek kelime bilmiyordum. buradaki bütün imtiyazlarımı; dostları, arkadaşları, her zaman istediği yerde yazı yayımlayabilmeyi vb. bütün güvencelerimi bırakarak gittim.
cavit orhan tütengil'in öldürülmesinden sonra gittim. melek gibi bir insandı. öldürüyorlar ve katili yakalanmıyor. ondan önce ümit doğanay öldürülüyor. liberal biri. benim öğretmenim, arkadaşım, sonra dostum. ben ümit doğanay'ın cenaze törenine gitmiştim. ordu üst kademesi şişli camii'nin önünde duruyor, hiçbir şeyle ilgilenmiyordu. sıkıyönetim mahkemesinde avukatlık yapmışım, politik olaylar içinde yaşamışım; aldığım izlenim ordu üst kademesinin müdahaleye karar verdiğiydi. "olaylar büyüsün, nereye giderse gitsin, biz daha rahatça müdahale ederiz" izlenimini aldım orada.
bu cenazeye üzüntüyle katılan cavit orhan tütengil'i 3 hafta sonra öldürdüler. cavit orhan tütengil'in cenaze töreninde asker dipçiği yiyen, bu dipçiği yediği için direnen, gazetelere adı geçen ümit kaftancıoğlu'nu da 3 ay sonra öldürdüler. dışarıdan tespit eden bir göz var. cenaze töreninde öne çıkan adamı da öldürüyorlar. şimdi aradan 15 yıl geçti, katiller ortada yok. bir devletin ilk görevi can güvenliğini sağlamaktır. can güvenliğini sağlamıyorsa bir devlet, isterse insanlarına milyonlarca dolarlık gelir temin etsin, işe yaramaz.