bertrand russell
ilerleme, aydın gençler için, çevresinde fazla gürültü koparılan, 19. yüzyıldan kalma bir ülküdür. üretilen otomobil sayısı gibi, tüketilen yer fıstığı sayısı gibi önemsiz şeylerde ölçülebilir ilerleme zaten zorunludur. gerçekten önemli olan şeyler ise ölçülemez; dolayısıyla da propagandacının yöntemlerine uygun değildir. ayrıca, birçok modern icat insanları şaşkına çevirmektedir. shakespeare bir çağın mükemmelliğini o çağın şiir üslubuyla ölçerdi; ama bu ölçü tarzının modasının geçtiği anlaşılıyor.
kar sağlama güdüsü ile bir şeyler başarılabilir; bazı şeyler ise başarılamaz; başarılamayanlar içinde, işçi sınıfından ev kadınlarıyla çocukların iyi bir hayat yaşamaları ve -belki daha da ütopik görünecek olan- banliyölere güzellik katma sayılabilir. ama bizler her ne kadar banliyölerin iğrenç çirkinliğini mart rüzgarları ya da kasım sisi kadar olağan sayıyorsak da, aslında bu çirkinlikler, mart rüzgarları ya da kasım sisi kadar kaçınılmaz değildir. bu banliyöler özel girişim eliyle yapılacağına belediye eliyle yapılsa, planlı yapılmış sokakları, kolej yapıları gibi evleri olsa, herhalde insanın gözünü okşardı; bunun aksini düşünmek için gerçekten de hiçbir neden yoktur. en aşağı tasalarımız ve yoksulluğumuz kadar, çirkinlik de, bizim özel girişim karına köle olmak için ödediğimiz fiyatın bir bölümüdür.
ulusal saygınlığın bir bölümünün hala gerçek altına dayandırılması, hiç şüphesiz, barbarlık çağı kalıntılarından biridir. bir ülkede özel iş ilişkilerinde altın kullanma usulü çoktan tarihe karışmıştır. 1. dünya savaşı'ndan sonra doğmuş olanlar arasında altın sikkenin yüzünü bile görmüş kimse hemen hemen hiç kalmamıştır. buna rağmen, sihirli gücünü nerden aldığı bilinmeyen bir hokus pokus yüzünden, her bireyin mali durumunun sağlamlığının, o kimsenin ülkesindeki merkez bankasında bulunan altın istifine bağlı bulunduğu varsayılır.