william faulkner
bir keresinde bir morsalkım yazı yaşanmıştı. sanki gelmiş geçmiş bütün baharlar tek bir baharda, tek bir yazda toplanmış gibi her yerde bir morsalkım çılgınlığı vardı. dünya üzerinde soluk almış bütün kadınlara ait bahar ve yaz günleri, geçip gitmiş bütün zamanlarda ertelenmiş bütün kayıp baharlardan ödünç alınmış, geri tepmiş, tekrar çiçeğe durmuştu. morsalkımın hasat yılıydı: köklerin uyanışının, filizlerin sürüşünün, zamanın ve iklimin o tatlı çakışmasıdır hasat yılı; ve ben (on dördümdeydim) çiçeğe durduğumu iddia etmeyeceğim, tek bir erkek bile dönüp ikinci defa bakmamıştı -bakmayacaktı- ne de olsa, değil bir çocuk, çocuktan da aşağı görüldüm hep; kadından ziyade çocuk gibi değil, kadınlıktan hiç nasibini almamış gibi. yapraklandım da diyemeyeceğim -belki de çocukluk aşklarının narin su sineği oyunlarını bana bahşedebilecek ya da müstakbel şehvetin yırtıcı erkek arılarını duraklatabilecek yeşillikten, tazelikten ürken, büzüşmüş acı bir solgunluk ve dumura uğramış yarı palazlanmışlık vardı üzerimde. ama köklenme ve filizlenmede ısrar ediyor, onları sahipleniyorum, neticede yılandan beri kız kardeşsiz kalmış bütün havva'ların mirasçısı değil miyim ben de? evet, filizlenmede ısrarlıyım: kim bilir hangi kör mükemmel tohumun büzüşmüş özünden: zira unutulmuş boğum boğum bir kökün istilacı bir yoğunlukla, daha istilacı ve daha yoğun ve ölçüsüzce mükemmel sürgün vermeyeceğini kim söyleyebilir, belki o ihmal edilmiş kök kupkuru ekilmiştir; ama ölü eğildir; sadece uyumuş, unutmuştur.