haruki murakami
koyunlar iyi huylu yaratıklardır. sonbaharda çiftleşir, ilkbaharda kuzular, yazın otlarlar. kuzular büyüyünce, sonbaharda çiftleşirler. böyle gider işte. her şey kendini yineler. koyunlar her yıl değişir.
kış boyu, içeride kapalı kalırlar. canları sıkılmaz mı? onlar böyle şeyler düşünmezler ve düşünseler de işlerine yaramaz zaten. kışı sadece saman yiyerek, işeyerek, pisleterek, karınlarındaki bebeleri düşünerek geçirirler.
kavga da ederler. toplu halde yaşayan her hayvan gibi. her bir koyunun koyun toplumunda kendince bir yeri vardır. bir bölmede 50 koyun varsa eğer, 1 numaralı koyundan 50 numaralı koyuna kadar gider bu sıralama. ve her biri de yerini tam olarak bilir. bu da onları yönetmeyi çok daha kolaylaştırmış olur. 1 numaralı koyunu çekersin ve ötekiler, arkasından gelir, soru filan sorulmaz.
diyelim bir koyun yaralandı ya da gücünü yitirdi, konumu belirsizleşir. o zaman da onun altındaki sırada bulunan koyun rahat duramaz olur, daha iyi duruma geçmeyi dener. kavga çıkınca da en az 3 gün sürer. sonunda da, hak yerini bulmuş olur. gençken tekmeyi yemiş olan koyun, sırası gelince başka bir koyuna indirir tekmeyi. ve sonunda hepsi de kasabın bıçağına geldiklerinde ne 1 numara ne 50 numara. sadece mutlu bir mangal partisi.
ama asıl acınacak olan, damızlık koçtur. koyun haremlerini bilirsiniz. koyun yetiştirirken gözden kaçırmamanız gereken en önemli şey, çiftleşmedir. bu yüzden onları ayrı tutarsınız, erkekler erkeklerle, dişiler dişilerle. sonra, bir erkeği dişilerin bölmesine atarsınız. genelde, en güçlü, 1 numaralı erkektir bu. başka bir deyişle, en iyi tohumu hizmete sunuyorsunuzdur. bir ay sonra, iş olup bitince, bu damızlık koç erkekler bölmesine geri gönderilir. ama damızlığın işine baktığı sürede, öteki erkekler yeni bir sıralama düzeni kurmuşlardır aralarında. ve tüm bu hizmetleri gördüğü için de damızlığın kilosu yarı yarıya inmiş ve artık kavga kazanacak durumu kalmamıştır. bu yüzden tüm öteki erkekler ona saldırırlar. acıklı bir öyküdür bu.