
talih çok kere dolambaçlı yollardan gelirdi.
bir insanın, en candan, en hararetli bütün girişimlerinin yüzde yüz boşa gitmesinde bir hikmet var mıydı, neydi?
ben hayvanları kafeste görmekten hiç hoşlanmam. kendilerine bakıldığını bilir bu hayvanlar; yüzlerce meraklı gözü hisseder bu hayvanlar; dokunur bu onlara. ben gözetlendiklerini bilmeyen hayvanlar isterim. kendi inlerinde gezinen, uykulu yeşil gözlerle uzanıp pençelerini yalayan, düşünen, ürkek hayvanlar.
öyleleri vardır ki, ufak tefek şeyler onları yaşatır da sert bir söz onları öldürür. ben öyleyim işte. sorun şu: yoksulluğun bendeki bazı özellikleri o derece keskinleşmiştir ki, bunlar benim başıma adeta dert açar, evet, ne çare, böyle bu! ama faydaları da vardır bunun, bazı hallerde bunların bana yardımları dokunur. yoksul aydın, zengin aydından çok daha kuvvetli görür. yoksul, her sözcüğü kuşkuyla dinler; attığı her adım, onun düşünce ve duygularına böylece bir görev, bir iş yüklemiş olur. onun kulağı deliktir, duygusu ince; o tecrübelidir, ruhu yanık yaralarıyla doludur.