usulca gir kapıdan, zile basma
hiç telaşlanma ben daha dönmemişsem
yoldayımdır, nerdeyse yokuşun dibinde
suların kararmasını bekliyorumdur
tuğla harmanlarından gelen yanık havanın
bahçedeki akşamsefalarına sinmesini
güç bela dizginliyorumdur içimde
dörtnala sana koşan küheylanları
bütün gün kağıttan dağlar arasındaydım
nabzım ileri giden bir saat gibi işledi durdu
dilekçeler, kararlar, tozlu makbuzlar
hep adını okudum silinmiş satırlarda
pencerede kuleler, minareler, kirli gök
durmadan kuşlar uçtu bir bacadan
rüzgara karışan saçlarını gördüm
bulutlu aynalarda
balkonun kapısını aç, su ver saksıdaki çiçeğe
geyikli örtüyü ser masaya, dinlen biraz
sessizlik şaşırtmasın seni, ürkütmesin
ben içindeyimdir o alaca sessizliğin
şehrin gürültüsü dolacak az sonra odaya
karanlık bir yankıya dönüşecek karşı dağlarda