anton çehov
romalıların ya da eski yunanlıların söyledikleri her şey gerçek değildir. peygamberleri, ozanları, yüce düşünce uğruna acı çekenleri olağan insanlardan ayıran yüksek duygululuk, coşkunluk, heyecan kişioğlunun canlı yanına, yani bedensel sağlığına karşıttır her zaman. bir kez daha söylüyorum: sağlıklı, olağan olmak istiyorsan, sürüye katıl.
yalnızca düşmanlarını anımsarlar insanlar; dostlarını ise unuturlar.
insan yakınlarını, onları kaybetmek tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı anki kadar hiçbir zaman sevemiyor.
dünya büyüktür ama, gene de çaldığı şeyi saklayacak yer bulamaz insan.
mutsuzlar bencil, öfkeli, haksız, serttirler. birbirlerini ancak aptallar kadar anlayabilirler. mutsuzluk kişileri birleştireceğine, ayırır. üzüntünün ortak olduğu durumlarda olduğundan daha çok sertlik ve haksızlık yapar, birbirlerini hiç anlayamazlar.
hayata onu bağlayan bir bağı varsa mutludur insan.
ölüm cezası, ömür boyu hapis cezasından çok daha dürüst, çok daha insancıl bir çözüm yoludur. ölüm cezası birden öldürüyor; ömür boyu hapis ise yavaş yavaş. söyler misiniz, sizi birkaç dakika içinde öldüren cellat mıdır daha iyi bir insan, yoksa canınızı yıllar boyu ağır ağır çıkaran mı?
devlet tanrı değildir. insanın elinden gerektiğinde geri veremeyeceği bir şeyi almaya hakkı yoktur.
nasıl olursa olsun, yaşamak, hiç yaşamamaktan iyidir.
"isterlerse tavuklardan alçağa da inebilirler kartallar
ama tavuklar bulutlara yükselemezler hiç"
filozoflarla gerçek bilgelerin kayıtsız olduklarını söylerler. doğru değildir. kayıtsızlık ruhun felci, bir çeşit bir çeşit erken ölümdür.
anlaşılmayan şeyler korkunçtur.
yaşam üzerine başka türlü düşünmek gerekir. yaşam seni ezip yok edene kadar alabildiğince çok şey almalıdır ondan.
yakınlarının huzurunu her şeyin üstünde tutan bir insan ülküsel yaşamdan bütünüyle vazgeçmelidir.
aslında her yerde tuhaftır yaşam koşulları. insanlar arasındaki ilişkileri anlamanın olanağı yoktur. öyle ki, bunları düşününce tüyleri diken diken olur insanın. yüreğini bir soğukluk doldurur.
"kadın kısmının başka bir işi yoksa, pırasa almaya çıkar."
kişi sevince, bu aşk üzerine düşünecekse, mutluluk ya da mutsuzluğu, iyilik ya da kötülüğü zamanla değişen kavramıyla göz önüne almalı ya da hiç düşünmemeli.
başkalarının yalanlarını dinlemek ve bu yalanları yutmuş göründüğün için seni aptal bellemelerine göz yummak, alçalmayı sineye çekmek; dürüst, özgür insanların yanında olduğunu açık açık söyleyememek, üstelik yalan söylemek zorunda kalmak, gülümsemek.. hayır, hayır, beş para bile değeri olmayan bir lokma ekmek, bir sıcak köşe, bir mevki için çekilmez bütün bunlar. böyle bir dünyada yaşanmaz!
en kötü barış bile en iyi çatışmadan iyidir.
bir cümle ne kadar anlamlı, güzel kurulmuş olursa olsun; ancak tasasız, heyecansız kişileri etkileyebilir. mutlu ya da mutsuz kişilere her zaman yetmez. mutlulukla mutsuzluğun en iyi anlatış yolunun çoğunlukla sessizlik olmasının nedeni de budur. aşıklar birbirlerini sustukları zaman daha iyi anlarlar, mezar başında söylenen ateşli, duygulu sözler ancak yabancıları etkiler, ölenin arkada bıraktığı karısına, çocuklarına soğuk, yavan gelir.