yusuf atılgan
kapı açıldı: akşam tek yataklı oda ayırtan adamdı; esmer, kuru yüzlü. birden tanıdı. iki yıl önce bir gece otelde kalıp sabah giderken "üstümde para yok; sonra veririm." diyen adamdı. masanın önünde durdu.
"odayı siz mi göstereceksiniz?"
- yatak parasını önceden alıyoruz efendim.
"niye? yarın sabah veririm giderken."
- kusura bakmayın. bir gecelik borcunuz da var bize.
"nasıl? borcum mu?"
- evet. iki yıl önceydi; giderken "sonra veririm." demiştiniz.
"yanlışınız var; ilk gelişim buraya."
- yanıldığımı sanmıyorum.
"nasıl olur? bana güvenmiyorsanız kalamam otelinizde."
- siz bilirsiniz.
adam güldü. "tuhaf bir yer" dedi, çıkıp gitti. emekli subay gazetelerini, kitabını aldı; masaya yaklaştı. bir acısı varmış gibiydi yüzü; sarıydı. hasta mıydı? anahtarını verdi.
- iyi geceler efendim.
gözlerine bakıyordu. söver gibi "çok sağlamsınız." dedi. zebercet koltuğunda geriye çekildi; sarardı. adam dönüp yürüdü.