zülfü livaneli
türkiye'nin klasik politikacı tipi, günün 24 saatinde parti merkezlerinde ve otel lobilerinde dolaşıp siyasi dedikodular üreten, dünyaya kapalı, anadolu ilişkileri kuvvetli, zaman zaman aşırı öfkelenip duygularını açığa vuran, romanla, şiirle, dünyada neler olup bittiğiyle, müzikle fazla ilgilenmeyen, ancak bir davete gittiği zaman kendisine uzatılan mikrofona söyleyebileceği "yemen türküsü" ya da gençlik meyhanelerinden kalma bir iki alaturka şarkı mırıldanan ama yüreğinin derinliklerinde sanatla, kültürle uğraşmayı "abesle iştigal" sayan, dünyayı bilmeyen, herhangi bir konudaki uluslararası terminolojiye yabancı, meclise girdiği ya da bakan olduğu zaman omuzlarını geriye atarak ağır ağır konuşan, kendisinden sürekli "biz" diye söz eden, rastladığı insanlara büyük bir lütuf yapıyormuş gibi, "nasılsın bakalım?" diye soran ve cevabını beklemeden yoluna devam eden, elini sıktığı insanların yüzüne bakmayan, devlet ihaleleri, şartnameler gibi konulardan iyi anlayan kişilerden oluşur.
bu kişiler sürekli olarak bir erkek dünyasında yaşarlar. akşam yemekleri bile erkek grupları halinde yenir. politika dünyasına arada bir giren kadınlar garip, şaşılası, karşısında nasıl davranılacağı bilinmeyen yaratıklardır. evlerinde bıraktıkları kadınlara hiç benzemezler.
doğrusu çevreleri de adamcağızları zıvanadan çıkarmak için birebirdir. siyah zırhlı otomobiller, korumalar, çevrelerinde pervane kesilen bürokratlar, dünyada bir hacim işgal ettiği için suçluluk duyan ve liderinin karşısında bedenini yok etmeye çalışarak kıvrılıp bükülen partililer, uçaklar, tören kıtaları, marşlar, manşetler.. bu kadar gümbürtü, çok dayanıklı olmayan ya da politika dışında tahminleri bulunmayan herkesi çıldırtmaya yeter de artar bile. ancak iç değerleri çok sağlam olan kişiler dayanabilir buna. çoğu politikacı yükseliş hızından başı dönerek, kendisi bile şaşkınlık içinde izler durumu. "yahu neler oluyor?" diye sevinç dolu şaşkınlık çığlıkları atar. bir süre sonra ise duruma alışır ve dünya düzeninin zaten böyle olduğuna, kendisinin de insanları yönetmek üzere yaratıldığı için doğumundan bu yana başında soyluluk halesi taşıdığına inanır. oysa politikadaki baş döndürücü yükselişi, bir dönme dolaba binen kişinin yükselişidir. sadece doğru zamanda, doğru dolaba binmeyi becermektir önemli olan. eğer bu içgüdüsel seçimi doğru yapmışsanız, dönme dolap sizi bir gün en tepeye çıkarıverir.