boris vian
din adamı isviçreliyle konuşmaya dalmıştı, colin konuşmanın bitmesini bekledikten sonra yaklaştı. ayaklarının altındaki yeri bile görmüyordu artık ve her keresinde tökezleniyordu. gözleri, düğün gecesi yatağın üstündeki chloé'ye bakıyordu, duru rengi, koyu saçları, dik burnu, biraz çıkık alnı, yuvarlağa kaçan uzun ve yumuşak yüzü, onu evren dışı bırakan kapalı göz kapakları.
- cenaze için mi geldiniz? dedi din adamı.
- chloé öldü, dedi colin.
kendini işitti "chloé öldü" derken ve inanmadı.
- biliyorum, dedi din adamı. ne kadar harcamak niyetindesiniz? şüphesiz iyi bir tören istersiniz?
- evet, dedi colin.
- 2000 dublözona çok esaslı bir şey yapabilirim sizin için, dedi din adamı. daha pahalısı da var.
- yalnız 20 dublözonum var, dedi colin. belki 30 ya da 40 da bulabilirim ama hemen değil.
din adamı ciğerlerini havayla doldurdu ve tiksintiyle nefes verdi.
- o zaman fakir töreni yapılabilir size ancak.
- fakirim ben.. dedi colin. ve chloé de öldü..
- öyle, dedi din adamı. ama gene de doğru dürüst gömülmeye yetecek parası olmadan ölmemeli insan. demek 500 dublözonunuz bile yok.
- hayır, dedi colin. 100'e kadar çıkabilirim, o da eğer birkaç taksitte ödememi kabul ederseniz. kendi kendime "chloé öldü" dememin ne olduğunu anlayabiliyor musunuz?
- biliyor musunuz, dedi din adamı, ben alıştım artık buna, hiç etkilenmiyorum. size tanrı'ya yakarmanızı salık vermem gerekir; ama bu kadar az bir parayla o'nu rahatsız etmek de ters bir etki yapar korkarım.
- yok! dedi colin, rahatsız edecek değilim kendisini. zaten artık pek de bir şey yapabileceğini sanmıyorum; çünkü chloé öldü.
- değiştirin bu konuyu, dedi din adamı. başka bir şey düşünün. ne bileyim ben, herhangi bir şey. örneğin..
- acaba 100 dublözona derli toplu bir tören yapabilir miyim? dedi colin.
- aklıma bile getiremem böyle şeyi, dedi din adamı. 150'ye kadar çıkabilirsiniz pekala.
- ödemem için çok zaman gerekecek.
- bir işiniz var.. senet imzalarsınız.
- nasıl isterseniz, dedi colin.
- bu şartlar altında, dedi din adamı, belki 200'e kadar da çıkarsınız ve böylece mübaşir ve isviçreli de sizden yana olurlar, yoksa 150'ye onları karşı takımda bulursunuz.
- sanmıyorum, dedi colin. bu işte uzun zaman kalacağım belli değil.
- o zaman 150 diyelim, diye bitirdi din adamı. üzücü bir şey bu, çok berbat bir tören olacak. iğreniyorum sizden, çok pintisiniz.
- özür dilerim, dedi colin.
- gelin de şu kağıtları imzalayın, dedi din adamı ve hırsla itti colin'i.
colin iskemleye çarptı, bu gürültüye büsbütün kızan din adamı onu bir kez daha itti mihraba doğru ve homurdanarak arkasından yürüdü.