17.05.2011

haiku

jorge luis borges

evvel zaman içinde, sonbaharlardan bir sonbahar, şinto tanrıları kim bilir kaçıncı kez izumo kentinde buluşmuşlar. söylenenlere bakılırsa, 8 milyon tanrı varmış. üzgünmüşler; ama ne denli üzgün olduklarını belli etmiyorlarmış. tanrıların yüzleri, okunmaz işaretlerdir. bir dağın yeşil doruğunda, çepeçevre çevrelenmiş oturuyorlarmış. gökyüzünden ya da bir kayanın tepesinden ya da bir kar tanesinin üzerinden insancıkları gözlüyorlarmış. içlerinden biri demiş ki:

"günler, belki de yüzyıllar önce, burada toplanarak japonya'yı ve dünyayı yarattık. balıklar, denizler, gökkuşağının yedi rengi, bitki ve hayvan soyları boy atıp gelişti. insanların sırtına çok fazla yük binmesin diye, onlara döl döş verdik, çocuklar verdik, çoğul günü ve tekil geceyi verdik. sonra, çok değişik şeyleri deneyip yaşayabilme armağanını bağışladık onlara. arı durmadan bal yapar durur. oysa nasıl aygıtları, sabanı, anahtarı, çiçek dürbününü yarattıysa kılıcı ve savaş sanatını da öyle yaratmış olan insanoğlu, şimdi de tarihe son verebilecek görünmez bir silah yarattı. gelin, bu anlamsız eylem gerçekleşmeden, insanları yok edelim."

tanrılar kara düşüncelere dalmışlar. tam o sırada, başka bir tanrı, dinginliğini yitirmeden, demiş ki:

"haklısın, dediklerine bir sözüm yok. insanoğlu düşünüp taşınıp bu tüyler ürpertici silahı yarattı; ama bir şey daha yaptı, 17 hecenin kuşattığı bir boşluğu dolduran bambaşka bir şey daha yarattı."

tanrı, 17 heceyi tekdüze bir sesle okumuş. bilinmeyen, anlayamadığım bir dilde.

sonunda, tanrıların en yücesi, yargısını vermiş:

"insanlar yaşasın."

böylece, insan soyunu kurtaran, bir haiku olmuş.