ışık ergüden
unuttuğu için mi delirir insan, unutamadığı için mi?
bir daha asla geri dönemeyeceğiz; bir daha asla cennet bahçesine dönemeyeceğiz, masumiyete dönemeyeceğiz, auschwitz öncesine, hiroşima öncesine, vietnam öncesine, cezayir, filistin, ırak öncesine dönemeyeceğiz. maraş öncesine, 1 mayıs '77 öncesine, 12 eylül öncesine, sivas öncesine, "hayata dönüş operasyonu" öncesine dönemeyeceğiz! hepimize dışkı yedirilmemiş gibi, makatımıza cop sokulmamış gibi, kolumuzu iş makinesi koparmamış gibi yapamayız; kurşuna dizilmemiş gibi, işkence görmemişiz gibi, 17 yaşında idam edilmemişiz gibi, gece baskınlarında bir daha geri dönmemek üzere alınıp götürülmemişiz gibi yapamayız. çocukluğumuza tecavüz edilmemiş gibi, aşklarımız ve inançlarımız elimizden sökülüp alınmamış gibi, töre cinayetlerinde öldürülmemiş, bilmem kaç kez intihara kalkışıp bilmem kaç kez çığlık çığlığa uyanmamışız gibi karabasanlardan ve defalarca boğulmamış gibi çığlığımız, gözlerimizi ayırmadan günlerce bakmamışız gibi duvara.. unutamayız.. televizyon karşısına geçip, sersem sersem gülüp oynayanları aynı şevk ve heyecanla seyredemeyiz hiçbir şey olmamış gibi..
hiçbirimiz geri dönmemeliyiz! unutmamalıyız!
unutamayanlar intikamlarını almalı galiplerden, cellatlardan.. damarlarımızı açıp mı girmeliyiz onların o pek gösterişli, nazik, korunaklı dünyalarına ve yüzlerine, o temiz, şık giysilerine, eldivenli ellerine mi sürmeliyiz belleklerimizden akan kanı ki alkışçıları, seyircileri şaşırsın hiç olmazsa bu oyun niye bozuldu, görgü kuralları niye böyle hiçe sayıldı diye?