bu gece, bu yıldızlar, bu koku
bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç
dağ başındasın
derdin günün hasretlik
akşam olmuş
güneş batmış
içmeyip de ne haltedeceksin
düşünme
arzu et sade
bak, böcekler de öyle yapıyor
bekliyorum
öyle bir havada gel ki
vazgeçmek mümkün olmasın
neydi o deli gibi gidişimiz
bembeyaz köpüklerle, açıklara
köpükler ki fena kalpli değil
köpükler ki dudaklara benzer
köpükler ki insanlarla
zinaları ayıp değil
bakakalırım giden geminin ardından
atamam kendimi denize, dünya güzel
serde erkeklik var, ağlayamam
pencere, en iyisi pencere
geçen kuşları görürsün hiç olmazsa
dört duvarı göreceğine
ne kadar güzel şey
yolun üstündeki bina
yıkıldığı zaman
bilinmeyen bir ufuk görmek
kırık taşlara bakıp
ışıklı bir asfalt düşünmek
acaba yalnız
şairlere mi mahsus
sevdiğim insanlara
kızabilirdim
eğer sevmek bana
mahzun durmayı
öğretmeseydi
söğüt ağacı güzeldir
fakat trenimiz
son istasyona vardığı zaman
ben dere olmayı
söğüt olmaya
tercih ederim
güzel kadınları severim
işçi kadınları da severim
güzel işçi kadınları
daha çok severim
sokakta giderken, kendi kendime
gülümsediğimin farkına vardığım zaman
beni deli zannedeceklerini düşünüp
gülümsüyorum
gemliğe doğru
gemliğe doğru
denizi göreceksin
sakın şaşırma
sakın şaşırma