platon
bir devlette başa geçenler, başa geçmeyi en az isteyenler oldu mu, dirliğin de, düzenin de en iyi olarak var demektir. baştakilerin böyle olmadığı yerdeyse, tam tersine, ne dirlik vardır, ne düzen.
zenginlikle doğruluk öyle ayrı şeylerdir ki, ikisini teraziye koydun mu, kefelerin biri hep aşağı iner, öteki yukarı çıkar.
bir devlette zenginlik ve zenginler baş tacı olunca, doğruluğun ve doğru insanların şerefi azalır.
bir şehirde dilenci gördün mü, orada hırsızlar, yankesiciler, dinsizler, kanlı katiller de vardır.
oligarşilerde baştakilerden başka hemen herkes dilencidir.
değerli insan kendine yeter; tek başına yaşamanın tadına varabilir. herkesten daha az arar başkalarını.
filozoflar devletlerde kral ya da şimdi kral, önder dediklerimiz gerçekten filozof olmadıkça; böylece aynı insanda devlet gücüyle akıl gücü birleşmedikçe, devletlerin başı dertten kurtulmaz.
bir şeyin en iyi koruyucusu, en iyi bekçisi, o şeyin en iyi hırsızıdır da.
thrasymakhos: doğru, güçlünün işine gelendir.
doğru insan iyi yüreklidir; ama istediğini bilmez.
haksızlık etmek fırsatını bulan herkes haksızlık eder. doğruluksa doğruya hiçbir kar sağlamaz. eğriliğin doğruluktan daha çok karlı olduğuna inanmayan hiç kimse yoktur. her şeyi yapma fırsatını bulan kimse, haksızlık etmek istemez, başkalarının malına dokunmazsa, bunun farkına varanlar ona enayi derler içlerinden. ama haksızlık görmekten korktukları için de yüzüne karşı onu yalancıktan överler.
babalar oğullarına "doğru adam olacaksın" derler; eğiticilerin de yaptığı budur. ama doğruluğu, doğruluktur diye değil, insana iyi ün kazandırdığı için överler. doğru görünüp böylece yüksek mevkilere ulaşmasını, iyi evlenmesini, nimetleri sağlamasını isterler. onlar için önemli olan ün kazanmaktır.
insanlar, ancak korkaklık, ihtiyarlık ya da başka bir yetersizlik yüzünden eğrilik edemedikleri için, eğriliği kötülerler. bu çeşit insanlara haksızlık etmek imkanı verilecek olsa, bu imkanı sonuna kadar kullanırlar.
başlı başına bir doğruluk ve eğrilik vardır. her ikisi de, tanrılar ve insanlar görsün görmesin, insanın içindedir.
toplumu yapan, insanın tek başına, kendi kendine yetmemesi, başkalarını gereksemesidir.
thrasymakhos: doğru olmayan doğru olandan daha iyi yaşar.
bir iş tam zamanında yapılmadı mı bir şeye yaramaz.
savaş, teklerin hayatında olduğu gibi, toplumun hayatında da kötülüklerin kaynağı olan şeyden, başkalarından çok mal edinme hırsından doğuyor.
her işte önemli olan başlangıçtır.
yapısı en sağlam olan şey, başka bir şeyin en az dokunabileceği, en az değiştirebileceği şeydir. bir beden yiyeceğin, içeceğin ve yorgunluğun; bitkiler de güneşin, rüzgarın ve buna benzer kuvvetlerin etkisi altında, ne kadar sağlam ve güçlüyseler, o kadar az değişirler. ruh da ne kadar sağlam ve olgunsa, dışarıdan gelecek bir etki onu o kadar az değiştirir.
yalan, devlet gemisini batıracak bir fırtınadır.
odysseus: açlıktan ölmek insanın başına geleceklerin en kötüsüdür.
"dayan yüreğim, bir vakitler daha da kötüsüne dayanmıştın."
hiçbir şey insanın içine ritim ve düzen kadar işlemez. müzik eğitimi gereği gibi yapıldı mı insanı yüceltir, özünü güzelleştirir. kötü yapılınca da, bunun tersi olur.
müziğin insanı götüreceği yer, güzellik sevgisidir.
phokylides: insan dünyalığını sağladı mı, üstün değerlerle uğraşmalıdır.
gördüğü eğitim bir insanı nereye sürerse, oraya gider; çünkü benzer hep benzerini arar.
bir şey iyi başlarsa zamanla daha iyiye, kötü başlarsa daha kötüye gider. her şey sonunda kendinin en son gücüne varır.
kanun koyarken güzellik, iyilik, doğruluk üstünde aldanmak, bir adamı yanlışlıkla öldürmekten çok daha ağır bir suçtur.
bitkilerde, bütün canlılarda, her tohumun, her fidanın yaşama gücü ne kadar büyük olursa, kendine uygun besini, mevsimi, yeri bulamayınca göreceği zarar da o ölçüde büyük olur; çünkü kötünün iyiye zararı, iyi olmayana zararından daha çoktur.
iyi dediğimiz şey, halk için zevkte, aydın kişiler içinse düşüncededir.
düşünceyi gerektirmeyen nesneler, insanda aynı zamanda iki karşıt duyuş uyandırmayan nesnelerdir. uyandıranlarsa, düşünceyi gerektirir. uzaktan olsun, yakından olsun gördüğümüz bir şeyin şu mu, bu mu olduğunu kestiremediğimiz zaman düşünürüz.
geometri biliminin konusu, onu kullananların sandıklarından çok ayrı bir şeydir. geometri her zaman için var olanı bilmeye yarar; doğup öleni bilmeye değil.
şeref, amacına erişen herkesin tattığı bir şeydir; zengin, kahraman ve bilge, halkın alkışladığı insanlardır; her üçü de ün kazanmanın ne olduğunu bilirler; ama gerçeğin ne olduğu üzerinde düşünmenin zevkini yalnız filozof tadabilir.
en iyi şey kendimize özgü olanı bulmaktır.
insanın üç zevki varsa, bunun biri kanuna, düzene uygun, ikisi piçtir.
kötü insanı asıl öldüren, başkalarının ona kötülüğü yüzünden verdikleri ölüm cezası değildir.