rollo may
sizi kabul edecek bir baba olmadan yaşayabilirsiniz; ama sizce anlam taşıyan bir dünya olmadan yaşayamazsınız.
leibniz: eğer bir şey öğrenebileceksem en kötü düşmanımı dinlemek için yirmi mil yürürüm.
ölümle -insanın kendi varlığının hiçbir yankısını bulamadığı bir dünyayla- yüz yüze gelebilme yetisi -cesareti- gelişmenin ön koşuludur, insanın kendi bilincine varmasının ve kendisini bulmasının ön koşulu.
otto rank: gerçek hastalık olmadan gerçek iyileşme olmaz.
kierkegaard, nietzsche, camus ve sartre cesaretin umutsuzluğun yokluğu olmadığını ortaya attılar; cesaret, daha çok, umutsuzluğa rağmen ilerleyebilme yetisidir.
paul tillich: insanlar kaygılarından kurtulmak için tanrı'yı ve korkuları yarattılar.
insan en büyük iflası içinde tekrar bir şey yapabilecek duruma gelene kadar kişiliğini koruyan bir mucizedir.
george bernard shaw, kemancı heifetz tarafından verilen bir konsere gittikten sonra eve vardığında ona şu mektubu yazmış: "azizim mr. heifetz; karım ve ben konserinizle büyülendik. böylesine güzel çalmayı sürdürürseniz genç yaşta öleceğiniz muhakkak. kimse tanrıların kıskançlığını kamçılamadan böylesine mükemmel çalamaz. sizden her akşam yatmadan önce kötü bir şeyler çalmanızı içtenlikle istirham ediyorum."
edgar degas: ressam resmini, suçlunun suç işlerken hissettiği duyguyla yapar.
yaratıcılığın, kendi özel kültürümüzde ciddi psikolojik sorunlarla bütünleştiği muhakkak: van gogh çıldırdı, gauguin içe kapanık (şizoid) görünüyor, poe alkolikti ve woolf ciddi bir çöküntü içindeydi. yaratıcılık ve özgünlüğün, kültürlerine uymayan kişilerde bütünleştiği apaçık.
picasso: her yaratma edimi, ilk önce bir yıkma edimidir.
yaratıcılık, bilinci yoğunlaşmış insanın kendi dünyasıyla karşılaşmasıdır.
albert einstein bir keresinde princeton'daki bir arkadaşına: "neden en iyi fikirler aklıma sabahları tıraş olurken geliyor?" diye sormuştu. arkadaşı, alışılmadık fikirlerin ortaya çıkması için sıklıkla zihnin -dalgınlıkta ya da gün düşlerinde serbest kalması gereken- iç kontrollerinin gevşemesi gerektiği yolunda yanıtlamıştı.
kierkegaard: günümüz yazarı, öğrenme lehine tutkunun yok edildiği bir çağda kaderini kolaylıkla öngörebilir, okurları olmasını isteyen bir yazar, kitabını bir öğle sonrası şekerlemesi esnasında kolaylıkla okunabilecek bir biçimde yazmaya özen göstermelidir.
goethe: hayatta yüce amaçları olanlara karşı tek bir tavır olanaklıdır: onları sevmek.