johann peter eckermann
yavru bir keten kuşu tutmuştum, insanın onu besleyebileceği kadar büyük; kendi kendine beslenemeyecek kadar da küçüktü. yarım gün boyunca onunla uğraştım; hiçbir şey yemek istemeyince, onu iyi ötüşlü bir kuş olan ve uzun zamandır kafeste tuttuğum, pencerenin dışında asılı kafesteki yaşlı bir keten kuşunun yanına koydum. yetişkin kuşun nasıl yediğine bakarak, belki yeme doğru gider ve onu taklit eder diye düşündüm. ama düşündüğüm gibi olmadı, gagasını yetişkin kuşa doğru açtı, rica eder gibi ötüşlerle kanatlarını ona doğru çırptı, bunun üzerine yetişkin keten kuşu merhamet etmekte gecikmedi ve onu yavrusu yerine koydu, kendi yavrusunu beslermiş gibi besledi.
bir de bana gri bir ötleğen ve üç yavru getirilmişti; anne yavruları besliyordu, hepsini büyük bir kafese koydum. ertesi gün bana yuvadan ayrılmış iki bülbül getirdiler, onları da ötleğenin yanına koydum, onlar da aynen evlat edinildi ve beslendi. birkaç gün sonra neredeyse uçacak duruma gelmiş yavru değirmenci kuşlarının bulunduğu bir yuvayı ve sonra beş adi karabaşlı ötleğen yavrusunun bulunduğu yuvayı kafese koydum. bunların hepsini ötleğen benimsedi, besledi, sadık bir anne gibi onlarla ilgilendi. gagası hep karınca yumurtaları ile doluydu; geniş kafesin kah bir köşesinde kah diğer köşesindeydi; ne zaman aç bir yavru ağzını açsa, hemen oradaydı. daha fazlası da oldu! o arada ötleğenin büyüyen yavrusu, küçükleri beslemeye başlıyordu, hem de oyun oynar gibi, biraz çocuksu bir tavırla; ama yine de muhteşem anneyi taklit eden belirgin bir içgüdü ile.
geçen yaz tiefurt yakınlarında iki yavru çalıkuşu yakalamıştım, yuvalarından kısa bir süre önce ayrılmış olmalıydılar; çalılıktaki bir dalın üzerine yedi kardeşle beraber dizilmişlerdi, onları anneleri besliyordu. iki yavru kuşu ipek mendilime koyup weimar yönünde av köşküne kadar yürüdüm, sonra sağa doğru ilm nehri'nin kenarındaki çayırlıktan aşağıya, nehirde yüzülen yerin önünden geçip küçük ormana doğru sola döndüm. burada rahatça çalıkuşlarını incelerim diye düşündüm. ama mendili açar açmaz, ikisi de benden kaçıp otların ve çalılıkların arasında kayboldular, onları aramam boşuna oldu. üçüncü gün rastlantı sonucu tekrar aynı yere gelmiştim, bir kızılgerdanın ötüşünü duyduğumdan, yakında bir yuva olduğunu tahmin ettim, her yana baktıktan sonra yuvayı gerçekten buldum. yuvada neredeyse uçacak duruma gelmiş yavru kızılgerdanların yanında benim iki yavru çalıkuşunu görünce çok şaşırdım, büyük keyifle onların arasına katılmış, kendilerini yaşlı kızılgerdana besletiyorlardı. bu oldukça ilginç keşfim beni çok sevindirmişti. öyle akıllısınız, başınızın çaresine öyle güzel bakmayı biliyorsunuz, iyi yürekli kızılgerdanlar da size öyle merhametle yaklaşıyorlar ki, diye düşündüm, böylesine konuksever ilişkiyi bozmak bana düşmez, aksine bana düşen en iyi şekilde büyümenizi istemektir.