27.12.2011

muleta

edip cansever


geçtikti bir gün hani
ormandan ve aydınlıkların fısıltısından
kenti görmeye gittikti yağmurda
yürüdüktü dar sokaklarda saatlerce
girdikti sonunda yanık yağ kokulu
çinko tezgahlı bir meyhaneye
göz göze geldikti sevimsiz bir papağanla
demiştin o gün bana, anımsıyorum
ah, acısız boğulabilir insan

eylüldü, mavi dönemiydi sanki picasso'nun
-denize inen atlılar-
sonra sonra guernica ve
'chat et oiseau'
yıl bin dokuz yüz otuz dokuz
yas içinde bütün dünya
şehirler yanmış yıkılmış
gördüktü ne kadar yorgun
ne kadar çaresizdi isa
ve demiştin bir gün, anımsıyorum
mutsuzluk da boğabilirmiş insanı
bir gün, akşama doğru, alacakaranlıkta

başını menekşeye koydu, uyudu
bir güvercin çalılığın orada
hani
görmeye gittikti güneşli günde
parkı ve ördekleri
yıllarca sonra savaştan
ekmek kırıntıları attıktı havuza
bir elim omzunda seyrettikti uzun uzun
dünyayı ve çiçekleri
nedense durgunlaşıverdindi bir ara
çok değil, en fazla birkaç dakika
ve dedindi, mutluyken de boğulabilir insan

ilkyazları sevmiyoruz artık, yaşlandık da ondan mı
aşkımızı seyrediyoruz sanki uzaktan
oysa yok biten bir şey aramızda, yok da
hep aynı kalmıyor ki yakın duygular
demiştin bunları bir bir, anımsıyorum
mutlu da olsa insan mutsuz da
her an yeniden yaratabilirmiş kendini
demiştin, bir sabah, bir başka aşkla

sen ölüm!
seni hiç düşünmeden yaşadık
seni hiç düşünmeden yaşayacağız bundan sonra da