ayfer tunç
bazı zamanlar ertelenemez. bazı hesaplardan vazgeçilemez. bazı defterler kapatılmadan yola devam edilemez.
kevaşelerin gözden düşüşü daha ikinci gecede başlar.
"isa eğilmiş, parmağıyla toprağa yazı yazıyordu. durmadan aynı soruyu sormaları üzerine 'içinizde kim günahsızca, ilk taşı o atsın!' dedi." (yuhanna)
herakleitos: zaman bir çocuktur, sahilde çakıl taşlarıyla oynar.
yaşamak bir denge meselesidir. birine aşırı bağlanmak dengesizliktir.
vicdan sahiplerinin mağdur ettikleriyle imtihanı çok zorludur.
ruhla bedenin birbirinden ayrılması için ille ölmek gerekmez. insan yaşarken de ruhuyla bedeni birbirinden ayrılabilir. ama asıl sorulması gereken soru, ruhla bedenin ölmeden birbirinden ayrılmasının mümkün olup olmadığı değil, bu ikisinin nasıl olup da tekrar birleşebildiğidir.
kendimden biliyorum: hayat hiç beklemediğin anda öyle bir kafa atardı ki, ağzın burnun dağılırdı. o zaman anlardın işte büyümek neymiş. nasıl acı ve erken bir şeymiş.
umut nasıl ki bir andır, umudu yerle bir eden şey yine bir andır. darmadağın olur her şey, yıkılır dünya.
kalp kalbe karşı değildir; sadece bazı kalpler bazı kalplere karşıdır (o da her zaman değil).
gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk
hiçbir yere gitmiyor (edip cansever)
şöhret olmak iyidir. herkes seni tanır. sokakta fotoğraf çektirmek isterler. taksiciler para almaz. bakkalda sıra beklemezsin. (bu mudur yani şöhretin nimeti? hiç değilse budur.) istediğine bağırırsın, istediğini kovdurursun (bu iyi işte), istediğini yaparsın; sen şöhretsin. sen şöhret olunca çevrendeki herkes oğul oğul sinek olur. canın sıkıldıkça sinekleri ezersin. ezdin diye için de sızlamaz. sinek olmanın doğası budur dersin. olmasaydın sinek!
ah bu sancı! çaresizliğin sancısı çok fena; nefretin bile belini kırar.
hayatımın baraj sorusu: kemik kırığı mı daha çok acı verir, onur kırığı mı? cevap: kaçıncı kez kırıldığına bağlı. kemik kırığı ile duyulan acı birbiriyle doğru orantılıdır. kırığın şiddeti arttıkça acının şiddeti de artar. onur kırığı ile duyulan acı ise ters orantılıdır. darbe sayısı arttıkça hissedilen acı azalır, hassasiyet tabakası kalınlaşır. onur dumur olur.
karanlıkta yaşayanlar birbirlerini tanır.
öyle ya, kim sevişirdi acıları olmasa
kim bakardı uzağa köpekleri saymazsan
kim ne derse desin ben bugünü yakıyorum
yeniden doğmak için çıkardığım yangından (edip cansever)
bizde itiraf yoktur. bizde itiraf eden huzur olamaz. bizde itiraf demek, suçumuzun her bir ayrıntısının hücrelerimize yapışması demektir. biz itiraf edersek unutamayız. biz oysa unutmak isteriz; olmamış gibi yapmak. biz mecbur kalırsak tövbe ederiz hemen ardından unutmak için, suçumuzu da öyle fazla sayıp dökmeden üstelik.
korku esir alır bizi. ölene kadar. ölünce biter. her şey. inançsızlığın iyi tarafı bu işte. bir tek ölüme inanıyorum ben. ölünce bittiğine göre, yaşanmış olanın da bir anlamı yok.
birinin ölümünü beklemek ölmesinden daha zor.
"aşk hayranlıkla başlar." (sait faik) ama kuru hayranlıkla da aşk gemisi yürümüyor. hayranlık çünkü kelebek ömürlüdür.
aşkın has olanı bir karşılığı olup olmadığıyla ilgilenmez. has aşk, tutulduğu varlıkta bir değeri var mı yok mu umursamaz. has aşk tanrı aşkına benzer. sen tanrıyı çok seversin; ama o herkesi sever; hatta belki seni sevmez.
"i need your lovin' like the sunshine
everybody's gotta learn sometime"
duygular andır, geçer. duyguları yaşarken sanıyoruz ki budur işte her şey. hayat, ölüm, varlık, anlam hepsi bu andır, bu anın içindedir. ama geçiyor. duygu dediğimiz şey, benliğimizin bir yerlerinde belirip kaybolan bir şeyler işte. geliyor, geçiyor; ama çok ağrı yapıyor.
insansak eğer, bir duygudan bir duyguya geçeriz. her birinde sonsuza kadar kalacağımızı sanırız. aşk mı? hiç bitmeyecek ki.. ölüm mü? hiç gelmeyecek ki.. ömür boyunca defalarca doğarız ve ölürüz.
yalnız aşkı vardır aşkı olanın
ve kaybetmek daha güç bulamamaktan (cemal süreya)
efendinin bokuyla bile gururlanmak sadakatin önemli bir göstergesidir.
iktidarlı ilişkilerde kadınca marifetlerin dışında, kadının erkekten daha iyi bildiği hiçbir şey olmamalıdır. olsa bile kadın asla belli etmemelidir. iktidar her yerdedir, her andadır. sözcüğün içinde, anlamın kenarında, doğasında, dilbilgisinin ayrıntısındadır.
uzaklarda aramaya gerek yok; cehennem yeryüzündedir.
emil cioran: nuh'ta geleceği okuma yeteneği olsaydı, kesinlikle gemisini yakardı.
kahramanlar bazen böyle yoksunluklardan doğar işte: yanıp kül oldukları yerden.
cesaret, ancak göstermemiz gerektiğinde imkansız olduğunu anladığımız bir erdemdir.