ahmet karcılılar
bütün kadınların kafası karışıktır.
erkekler salak olduklarından bir kadınla yattıklarında onu elde ettiklerini sanırlar; oysa kadın, erkeğin beynini ele geçirmeden ona sahip olmadığını bilir.
kadın yalnızca belleğiyle yaşar ve belleği onun, işine nasıl geliyorsa öyle çalışır. o, anılarının istemediği bölümlerini istedikleriyle değiştirir; üstelik öyle olduğuna inanarak.
hayat ne garip; üç gün önce ölmeyi düşünürken birdenbire her şey değişiyor ve evimin tadını çıkaramadan ölürsem diye korkmaya başlıyorsun.
soyu tükenmekte değilse hiçbir canlı türünü kurtarmaya çalışmam.
neden "sevgili günlük" diye başlar ki günlükler? şöyle başlayan olmuş mudur acaba: "amına koyayım günlük, bugün de hayatın anlamını bulamadım." olmaz tabii.
dertler gelince akla, yat amını parmakla.
biz olmasak dünya güzel bir yer olurdu; çünkü biz doğanın hatasıyız, dünyaya yakışmıyoruz. şükür ki evrimin, tarihin bir yerinde her nasılsa genlerimize sokuşturduğu zekamızı birbirimizin kuyusunu kazmak için kullanıyoruz ve umarım dünyayı çok daha kötü hale getirmeden ve diğerlerine daha fazla zarar vermeden kendi kökümüzü kendimiz kazırız ve yok olur gideriz.
bir kız çocuğu babasının süpermen olmadığını fark ettiğinde büyümüş demektir.
kadınlar bir erkekle karşılaştıklarında başlarına neler geleceğini az buçuk bilirler; ne kadar seveceklerini, ne kadar örseleneceklerini ve ne kadar büyüyeceklerini ve o ilk karşılaşma anında bir karar verirler; bütün bunları göze alıp almayacaklarına, yaşayıp yaşamayacaklarına dair.
erkekler güçsüzlüklerini başkalarına anlatmaktan hoşlanmazlar.
"ben sana hiçbir konuda söz vermedim; ne sana ne bir başkasına. yapayalnız, boktan bir hayat süren bir adamım ben. tabi bu benim tercihim; yoksa iyi aile babası da olabilirdim; ama böyle yaşadığımda zayıflıklarımı kendimi daha iyi hissedebileceğim biçimlere dönüştürebiliyorum."