murathan mungan
her başarılı kadının ardında şaşkın bir erkek vardır.
bütün kadınların ortak bir yanılgısı vardır. hepsi de diğer kadınlardan farklı olduklarını zannederler. kendilerinde olup da diğer kadınlarda olmayan bir şeye sahip olduklarını düşünürler. bu yüzden de, başka kadınların yaşadıklarına pek kulak asmazlar, başkalarının tecrübelerinden bir şey öğrenmezler; her biri, her şeyi, diğerlerinin yaşadıklarına aldırmaksızın, bir de kendileri denemek, bir de kendileri sınamak ister. bunun sonucunda, uğradıkları kaçınılmaz yenilgi karşısında, durumu enayilikleriyle değil, talihsizlikleriyle açıklamayı tercih ederler.
özgüvenini yitirmiş kadınların çoğu, kendilerine güvenlerini yanlış durumlarda sınamaya kalkıştıkları için bozguna uğramış kadınlardır. boylarının ölçüsünü aldıktan sonra da, bir daha asla iflah olmazlar!
dişine göre av seç, ava göre diş edinemezsin!
erkeklere rüya satmaya bak! erkekler rüya göremez çünkü. erkeklerin çoğu rüya körüdür. rüya, erkeklerin gözünden alınmıştır, onların gözleri, sahip olmak, elde etmek, mülk edinmek, fethetmek, rekabet, hırs, yarış içinde çoraklaşıp kurumuştur. evdeki kadın, erkeğin kaderidir, rüyası değil; sen, o erkeklerin rüyası olmaya bak! unutma: yaşattığın rüya kadar yaşarsın!
kadınların güçlü olduğu anlarda ilk küçümsedikleri şey, diğer kadınlardır.
bütün kızlar günün birinde kraliçe olmak ister.
hiçbir memlekette iki kraliçe birden olmaz.
insan bunun için yaşar, bir tek bunun için: bir büyük aşkın hatırası için.
aptal görünmek, sanıldığı kadar kolay değildir, ince ayar ister. bu ayarı her erkekte farklı tutturmak gerekir. erkeklerin, sormaktan en çok hoşlandıkları soru, "beni anlıyor musun?"dur. anlaşılmayacak matah olduklarından değil. erkeklerin en mühim dertlerinden biridir bu; onları hiç kimsenin anlamadığını düşünürler, onları hiç kimsenin anlayamayacağına inanmak isterler. beni kimse anlayamaz, derler. beni bugüne kadar kimse anlamadı, derler. beni çözmek kolay değildir kızım, derler. kendilerini, çözümü kolay olmayan zorlu bir bilmece gibi sunmaya bayılırlar. çok derin bir adam olduklarını, herkesten çok farklı olduklarını, kimselere benzemediklerini düşünürler. halbuki sen, beş tanesini tanıdığında, hepsini birden tanımış gibi olursun; hepsinin birbirinin aynı olduğunu, en azından kendilerini biricik ve benzersiz sanmalarının bile nasıl aynı olduğunu fark edersin.
erkekler şaşıran kadınları severler. akıllı bir kadını şaşırtmak o kadar zordur ki, bu yüzden onlara fazla bulaşmazlar; akıllı kadının kokusunu yüz metreden alır, ondan uzak dururlar.
bir kadın star için en büyük tehlike, ona sırılsıklam aşık olan bir adamdır.
erkekler para yedirmeye bayılırlar. parayı da bunun için kazanırlar zaten. arkadaşlarının yanındayken, onun, sana aldığı hediyeleri, gezdirdiği yerleri, yiyip içtiklerini saymana bayılırlar. onların derdi kadınlarla değil, birbirleriyledir çünkü. çoğu, böyle şeyleri arkadaşları duysun, helal olsun ulan bizimkine! desinler diye yapar zaten. zavallı varlıkları böyle böyle bir şahsiyet kazanır ufuksuz gözlerinde. böylelikle, bu alemde, hovarda erkek diye anılır olmayı arzularlar. hepsi için en önemli şey, başkalarının gözlerindeki "kredileridir." sen, bir erkeği ne kadar hızla soyup soğana çevirirsen, diğerleri de aynı hızla sıraya girer. unutma, senden asıl bekledikleri, annelerinden gördükleri iyilikler değil, kötülüğün renkli sürprizleridir. iyilik sıkıcıdır. çabuk biter.
bir kadının aradığı o bir tek erkek, her zaman için hayali bir varlıktır. hiç olmamıştır. bir erkek, birçok erkekten meydana gelir. o da yalnızca bir tasavvurdur. beyhude bir tasavvur! erkeklik diye bir şey yoktur. erkeklik, yalnızca bir durumdur. bir kişinin varlığıyla değil, ancak birçoğunun varlığıyla sağlanabilecek ümitsiz bir durum! her erkekte, aradığın erkeğin yalnızca bir parçasını bulursun. gerçek bir kadın için, gerçek bir erkek, allah gibidir, her yerdedir ve hiçbir yerdedir. aşk da budur zaten! başka bir şey değil.
aşüfteliğin en zor yanı, bildiklerini susmakta, sezdiklerini saklamakta yatar. aptal fahişeler niye harcanırlar? aptal oldukları, akılları bir şeye ermediği, herkese kandıkları, hayat ve insanlar hakkında pek az şey bildikleri için mi? hayır; o zaten pek azıcık bildiklerini, sık sık dile getirdikleri, o pek süfli hayat bilgisi kırıntılarını uluorta saçıp savurdukları için harcanıp giderler. sessizliğin gücünü bilmezler. çok istismar edilmiş olabilirler. çok kandırılmış olabilirler. zamanında çok kullanılmış insanlarda görülen kullanılma korkusu, ne kadar uyanık olmaya çalışırlarsa çalışsınlar, onları daha da kullanılır hale getirmekten öte bir işe yaramaz. insanı koruyan şey, gerginlikler değil, esnekliklerdir. yerinde dikkatler, abartısız önlemler, seni her şeyden daha iyi korur!