george sabine
lenin'in rusya'da başardığı şey, sanayi alanında nisbeten gelişmemiş, asıl olarak tarımcı bir ekonomiye ve geniş ölçüde bir köylü nüfusa sahip, batı avrupa marksizminin hiçbir zaman içine işleyemediği türden bir ülkede marksizme başarı kazandırmaktı.
leninizm, en iyi bir biçimde, marksizmin sanayileşmemiş ülkelere ve büyük çoğunlukla nüfusu köylü olan toplumlara uydurulmuş biçimidir. bütün dünyada taşıdığı önem, dünyanın böyle toplumlarla dolu olduğu gerçeğinden ileri gelmektedir.
lenin'in bir devrimci önder olarak sahip olduğu gücün başlıca kaynağı, köylülerin en azından rızası sağlanmadıkça hiçbir devrimin kesinlikle başarılı olamayacağına olan sarsılmaz inancıydı. sosyalist devrimin bir proleter hareketi olması gerektiği yolundaki marksçı kuramı tam olarak paylaşmamıştır; ama her ne pahasına olursa olsun köylülerin en azından geçici katılımlarını sağlaması gerektiği olgusunu da hiçbir zaman gözden ırak tutmamıştır. böylece 1917'de onların rızasını, tarımsal üretimde sosyalist çözümün uygulanmasını geri bırakarak satın aldı. kısacası köylülerin toprak açlığını bilinçli olarak kullanarak onları, toplumsallaştırılmış sanayi üretimi kendi ayakları üstünde durabilecek duruma gelinceye değin, geçici olarak hareketsizliğe yöneltmiştir.
işçiler kendiliklerinden sosyalist olmazlar; sendikalaşırlar. sosyalizmin onlara dışardan, orta sınıf entelektüeller tarafından getirilmesi gerekir.
lenin: işçiler arasında sosyal demokratik bilincin henüz bulunamayacağını -1890'lardaki rus grevlerinde- söyledik. bu bilinç onlara ancak dışardan getirilebilir. bütün ülkelerin tarihi işçi sınıfının, yalnızca kendi çabalarıyla ancak sendika bilinci geliştirebildiğini, yani sendikalar içinde bir araya gelerek işverenlere karşı mücadele etmek ve hükümeti gerekli çalışma yasalarını geçirtmek zorunda bırakmak için savaşmak vs. zorunluluğunu fark edebildiğini göstermektedir.
lenin için siyaset, uzay ölçüsünde bile, olanaklı olanın sanatıydı; zafer, bir sonraki adımın ne olacağını en açık bir biçimde algılayan partiye gidecektir. lenin'in partisi bir bilinçlilik simgesi, yetkin bir öngörünün kişileşmiş biçimi ve her olasılığa karşı önceden silahlandırılmış olmanın ülküselleşmesiydi.
lenin'in bir aristokrasi yaratmak yolunda hiçbir niyeti olmamıştır. çünkü partinin görevi konusundaki anlayış bunu göstermektedir. ona göre parti, yönettiği halktan ayırt edilebilir; ama hiçbir zaman ondan ayrılamaz ya da koparılamaz. bir parti önderi iki biçimde halkla teması yitirebilir; bu yolların her ikisi de, komünist parti işçisinin kuralları içinde en büyük günahlardandı. birincisi "önden koşmak" yani halkın izlemeye razı edilebildiğinden daha çabuk ya da daha öteye gitmek ya da kendi başına doğru olan ama halkın henüz propagandayla hazırlanmadığı bir yolu savunmaktır. ikincisi ise "geride kalmak" yani, halkın gitmeye özendirilebileceği noktaya değin gidememektir.
lenin: iktidar için yaptığı mücadelede, proletaryanın örgütlenme dışında hiçbir silahı yoktur. burjuva dünyasının anarşik rekabet egemenliği altında bölünmüş, sermayenin köle işçisi olarak yere vurulmuş, sürekli olarak yoksulluk, ilkellik ve çöküntünün "koyu derinliklerine" durmadan itilen proletarya, ancak marksizmin ilkeleri çevresindeki ideolojik birliği, milyonlarca emekçiyi işçi sınıfı ordusu içinde birleştirecek olan bir örgütün maddi birliği ile pekiştirdiği zaman yenilmez bir güç durumuna gelebilir ve kaçınılmaz olarak gelecektir.
lenin not defterlerinden birinde diyalektiğin, "evrensel, her yanlı her şeyin her şeyle yaşayan bağlılığı düşüncesi ve bu bağlılığın insan anlayışlarındaki yansıması" olduğunu yazmıştır. her zaman olduğu gibi burada da lenin "her şey" derken, her olayın doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak geçmişle, gelecekle ve bütün öbür olaylarla, karşıt ve işbirlikçi güçlerin sonsuz karmaşıklığı içinde bağlı bulunduğu toplumsal tarihin olaylarını anlatmak istemektedir.
lenin: nesnel gerçeği bırakmadan, burjuva-gerici yanlışlığının kolları arasına düşmeden bu marksizm felsefesinin -som çelikten bir yapı gibidir- hiçbir temel varsayımını, hiçbir özlü parçasını atmak olanağı yoktur.
marx'ın düşünce eğilimi, belgelere saygısı olan bir insanın düşünce eğilimiydi. lenin'inki ise inanç sahibi bir insanın düşünce eğilimiydi: olgular inandığı şeye karşı ise, yazıklar olsun olgulara.
orta sınıfın bilimi en iyimser bir deyiş ile durgun, daha gerçekçi bir deyişle de karanlık ve gerici bir bilimdir.
mantığını politikasına uydurmak için değiştirmek zorunda kalan bir düzen, entelektüel dürüstlüğünü koruyabilir mi?
trotsky: iktisaden geri olan bir ülkede proletarya, kapitalizmin ilerlemiş olduğu yerlerde olduğundan daha çabuk bir biçimde erki elde edebilir.
emperyalizm, kapitalist gelişmenin en üst aşamasıdır ve bundan daha üstün bir komünist ekonomi ve toplum düzenine götüren bir geçiş aşamasıdır.
kapitalistlerin geri kalmış halkları sömürerek elde ettikleri yüksek karlar onlara kendi ülkelerinde işgücüne yüksek ücretler ödemek olanağı veriyordu. bunun sonucu olarak avrupalı işçi, özellikle yetişkin işçi, gerçekte yükselen bir yaşama düzeyine ulaşmıştır. kuşkusuz bu, sömürge ve gelişmiş ülkelerde yetişkin olmayan işgücünün daha çok sömürülmesi karşılığında satın alınmış bir nimetti.
bir burjuva toplumunda gerçek gücü olan tek şey paradır.
nikolai bukharine: savaş, işçileri efendilere bağlayan son zinciri koparıp onların emperyalist devlet karşısındaki kölece baş eğmelerine son verir. proletaryanın felsefesinin son sınırı da aşılmaktadır; yani dar ulusçuluğa bağlılığın ve yurtseverliğinin sınırı. içinde bulunulan anın çıkarları, emperyalist soygundan ve emperyalist devletle olan ilişkilerinden elde ettiği geçici yararlar, uluslararası proletaryanın, eli silahlı mali sermaye diktatörlüğünü deviren, onun devlet aygıtını yıkan ve yeni bir güç -burjuvaziye karşı işçilerin gücü- kuran bir toplumsal devrim düşüncesine sahip işçi sınıfının bir bütün olarak sahip olduğu sürekli ve genel çıkarlarla karşılaştırıldığında, ikinci derecede önem taşır.
kapitalist ulusların hem sanayi sahipleri hem de işgüçleri, bir bakıma, sömürülebilir azgelişmiş uluslar için asalak durumundadırlar.
lenin: en güçlü ve en ileri burjuva devleti türü, parlamenter bir demokratik cumhuriyettir.
lenin: kapitalist toplumda, onun gelişmesine en elverişli koşullar altında, aşağı yukarı tam demokrasiyi demokratik cumhuriyette buluyoruz. ama bu demokrasi her zaman kapitalist sömürünün dar çerçevesiyle sınırlıdır ve bundan dolayı her zaman, gerçekte bir azınlık demokrasisi olup yalnız mülk sahipleri sınıfı, yalnız zenginler içindir. kapitalist toplumda özgürlük her zaman aşağı yukarı eski yunan cumhuriyetlerindekinin aynı olarak kalmaktadır: köle sahipleri için özgürlük. modern ücretli köleler, kapitalist sömürünün sonucu olarak, gereksinim ve yoksulluk altında öylesine ezilmektedirler ki "demokrasi onlar için hiçbir şey anlatmamaktadır", "politika onlar için hiçbir şey anlatmamaktadır", "olayların olağan, barışçı akışı içinde, nüfusunun çoğunluğu toplumsal ve siyasal yaşama katılmaktan alıkonulmaktadır."
her önemli siyasal sorun her zaman iki olası yönetici sınıfın çıkarları arasındaki çatışmadan doğar ve partiler de bu çatışmayı yürüten organlardır. sonunda daha güçlü olan sınıf kazanır ve eğer sorun yaşamsal önemdeyse mücadele iç savaş halini alır.
marx gerçekten de komün'ün başarısızlığa uğrayacağını görmüş ve bu maceraya girişilmemesini salık vermişti; daha sonra onu elinden geldiğince savundu; ama daha önce belirtilenler gibi belirsiz genellemeler dışında söylenecek bir şey yoktu.
devrimden sonra işçilerin fabrikaları yönetmesine izin verme girişimi, ekonomiyi hemen hemen yıktı. parti üyeleri bir süre için işçiler gibi ücret almaya devam ettiler; ama üretimin artırılması yönünde ciddi bir girişim belirir belirmez kapitalist ülkelerdekine benzer ücret farklılıklarının özendirme ögesi olarak benimsenmesi gerekti.
lenin: komünist parti işçi sınıfının bir parçası, en ileri, en sınıf bilinçli ve dolayısıyla en devrimci parçasıdır. bir doğal ayıklanma süreci yoluyla komünist parti en iyi, en sınıf bilinçli, en özverili ve uzak görüşlü işçilerden oluşmaktadır. komünist parti için, işçi sınıfının bir bütün olarak çıkarları dışında hiçbir çıkar yoktur. komünist parti bir bütün olarak işçi sınıfından, bu sınıfın bütün tarihi hakkında açık bir görüşe sahip olduğu için farklıdır ve bu yoldaki her dönemeçte, ayrı küme ya da mesleklerin değil; ama bir bütün olarak işçi sınıfının çıkarlarını korumakla ilgilenmektedir. komünist parti işçi sınıfının en ileri kesimininin, bütün proleter yığınları ve doğru yol üzerindeki yarı-proleteryayı yönetmede kullandığı örgütsel ve siyasal kaldıraçtır.
lenin: marksist-leninist kuramın gücü, pratiğe her durumda doğru yönü bulmak, güncel olayların iç bağlarını anlamak, akışlarını öngörmek ve yalnız şimdi nasıl ve hangi yönde geliştiklerini değil, gelecekte de zorunlu olarak nasıl ve hangi yönde gelişeceklerini algılamak yeteneğini vermesinde yatmaktadır.
karl marx: kapital, baştan aşağıya kadar pisliğe bulanmış ve her gözeneğinden kan sızar bir biçimde dünyaya gelir.
sömürüyü ortadan kaldıracağını gerçekten söylemiş; ama bu yalnız sözde kalmıştır. işçiler fabrikaların "sahibidirler" ve kendi kendilerini sömüremezler. sınıf kavgasını kazandığını ve sanayi işçileri ile köylüler arasındaki ilişkilerin "dostça" olduğunu da ileri sürmüş; ama sermaye birikimi, çoğunlukla köylülerin yaşam düzeyinden düşürülen zorunlu tasarruf yoluyla sağlanmıştır. parti hala kendisini proleter diye adlandırıyordu; ama gittikçe daha çok sanayileşmenin gerektirdiği yöneticilerden kurulu olmak eğilimini gösteriyordu ve 1931'de stalin'in işletmecilerin ödevleri olarak saydığı hususlar, kapitalist sanayideki işletmeci ödevlerinden asıl olarak reklamcılığa yer vermemekle ayrılıyordu.
marx ve genellikle marksistler ulusçuluğu feodalizmin bir kalıntısından, ulusal yurtseverliği de din gibi, işçi sınıfını daha akılcı olan burjuvazinin sömürüsüne açan yanlış ideolojik bilinçliliğin bir ürününden ibaret saymışlardır. komünist manifesto "işçilerin yurdu olmaz." ilkesini koymuş ve işçileri kötürümleştirici düşlerden kurtarması, marksizmin başlıca bir gücü sayılmıştı.
bütün yaşamı tek bir amaca adamadan kurtulmanın normal beşeri yolu sahtekarlıktır.
insan yaşamının bütün anlamını kapsayan ve hiçbir zaman soru konusu yapılmayacak ya da yeniden gözden geçirilmeyecek bir tek formüle sahip olduğuna inanan her ahlak için amaç araçları mazur gösterir. böyle bir ahlak için maneviyat, tanımı gereği, insanoğlunun bu tek üstün amaca ulaşmasına katkıda bulunan şeydir; bunun anlamı yalnızca, maneviyatın asıl olarak araçsal olduğu ve değişik amaçlar için kullanılabileceği olabilir. bu her zaman, belirgin bir ölçüde, komünist ahlakının özelliği olmuştur. lenin durmaksızın bir proleter için ahlakın, onun sınıfının çıkarlarına ve onun iktidar kavgasına uydurulması gerektiğini söylemiştir.
lenin, "bilim" dediği şey adına, marksizme hem ahlak hem de din rolünü verdi. partisi, birbiriyle çelişmelerine karşın, hem bilim hem de din adamının ayrıcalıklarını bir araya getirdi ve böylece bütün bir beşeri ilerleme programı kendisinin özenine bırakılan ve yalnız hükümeti ve ekonomiyi değil, edebiyat ve sanatı da yönetme gücüyle donatılan bir seçkinler kümesi haline geldi. böyle bir görevle birlikte lenin'de benliğini düşünmeyen bir peygamberin kendini adayışı ve bağnaz bir insanın hoşgörüsüzlüğü ve acımasızlığı vardı.
1958'de kruşçev, partiye "kendiliğindenlik, yoldaşlar, düşmanların en öldürücüsüdür." diye seslendi.