arthur eddington: biz tesadüf eseri soğumuş yıldızların maddesinden, bozulmuş yıldız parçalarından meydana geldik.
eric hoffer: gökyüzü, yıldızlar ve uzayın dışında bir yerlerdeki tanrı konusuyla bu kadar tutkulu bir biçimde zihnimizi meşgul etmemiz, bir eve dönüş güdüsünün sonucudur. geldiğimiz yere doğru çekiliyoruz.
stanley kubrick: evren bize tanrısal görünen bir düzenin zekasıyla dolu olmasaydı şaşırırdım. sadece bizim galaksimizde yaklaşık 100 milyar yıldız ve görünebilir evrende yaklaşık 100 milyar daha galaksi var. bu yüzden evrende bizden binlerce ya da milyonlarca yıl daha gelişmiş olan zeki canlıların yaşadığı milyarlarca gezegen varmış gibi görünmektedir. insanların -evrenin kronolojisi içerisinde bir mikrosaniye kadar kısa bir süre olarak kabul edilebilecek- birkaç bin yıl içerisinde gerçekleştirdiği büyük teknolojik atılımları düşünecek olursanız, bu kadar eski yaşam formlarının evrimsel gelişimini hayal edebiliyor musunuz? en iyi ihtimalle zihinler için kırılgan birer kabuk vazifesi gören biyolojik varlıklar olmaktan çıkıp ölümsüz makinelere dönüşmüş olabilirler ve ardından, bilinemeyen, sonsuzluk kadar uzun bir süre içerisinde, saf enerji ve ruha dönüşmüş varlıklar olarak maddi kozalarından çıkmış olabilirler. potansiyelleri sınırsız ve zekaları insanların idrak bile edemeyeceği seviyede olabilir.
peter walker: dindar düşüncenin yüce kibri: galaksi kümelerinin oluşturduğu bir büyük kümenin demode bir banliyösündeki, nüfusu az bir yerel galaksi grubunun içindeki küçük bir galakside bulunan sıkıcı, cüce bir yıldızın çevresinde dönen demir-silikat toz zerresinin üzerindeki, çoğunlukla sudan oluşmuş karbon bazlı bir çuvalın gökyüzüne bakması ve "tüm bunlar benim var olabilmem için yapıldı" diye ilan etmesidir.