öyle apansız kalakaldım
ben kötüyüm, erdem kimin adı
bir bıçakla rüzgar sokarım içime
sonra iyileşeceğimi söylerim
cam kırıklarının üzerinde sevişmekten bıktım derim
az acıyı arıyordum kendi kanımı içiyordum derim
dilsizim
babam da yok benim
nerem varsa insan kalan
işte orası acıtıyor
bir mum söndüğünde bir denizci ölürmüş; ya da mavi yüzlü bir kadın.
insan hayatta bir kez ölür arkadaşım
kentleri yakmayacağım. kentleri sularla kaplayacağım. ıslak pardösülü adamlara aşık olacağım. hala sıcak bir koltuk altı dilenen fahişelere, düşlerinden vurgun homoseksüellere. yeterince masumuz artık diyeceğim, kalmadı gözyaşımız.
aşksızlık dansa yenik düşmektir
yalan, ağdalı bir salyadır televizyon
hepimiz kahramanıyız birbirimizin, hepimiz birbirimizin soytarısı
hep birlikte ağladılar; kalbinizi çalan biz değildik ki.
benim aşkım fırfırlı bir çocuk külodudur sadece
ölümün üzerinde bir leş kargasıdır zaman. gece kuşlarının son nakaratı koğuşlara dalar. gıcırdayan ranzalar göz oyuklarının şarkısına katılır. oysa orada yuva yapıyor sessizlik sinsice.
artık özgürüm. öyle yalnızım ki
her aşk bir orospu yaratıyor
bense beyaz duvaklar, dokunduğumda irkilen sırtlar çiziyorum
ben de oluyorum, o senin kendin için korktuğun yerde
dur gitme, sana bir şey verecektim
hayat! benden gizlediğin ellerini hangi cebinde saklıyorsun?