schopenhauer
benim gibi bir adam dünyaya geldiğinde geriye istenecek tek şey kalır: bütün hayatı boyunca olabildiğince kendisi gibi olması ve entelektüel güçleri için yaşaması.
ben kalabalıklar için yazmadım. çalışmalarımı, zamanın seyrinde nadir rastlanan istisnalar olarak ortaya çıkacak düşünen bireylere miras bırakıyorum. onlar da benim gibi ya da gemisi batıp ıssız bir adaya çıkan ve kendisinden önce aynı sıkıntıları yaşayan birinin izlerinin, ağaçlardaki bütün papağanlardan ve maymunlardan daha fazla teselli sunduğu bir denizci gibi hissedeceklerdir.
benim gibi insanlar tarafından geride bırakılan fikirler, anıtlar hayattaki en büyük zevkimdir. kitaplar olmasa uzun zaman önce umutsuzluğa gömülürdüm.
gençliğimde bile, başkaları mal mülk edinmek için çabalarken benim bu tür şeylere başvurmak zorunda olmadığımı; çünkü içimde bütün mallardan daha değerli olan bir hazine taşıdığımı fark ettim; en önemli şey, zihinsel gelişimin ve tam bağımsızlığın temel koşul olduğu bu hazineyi güçlendirmekti. insanın doğasının ve haklarının tersine, gücümü kendi saadetimin artırılmasından almak zorundaydım; böylece bu gücü insanlığın hizmetine sunabilirdim. zekam bana değil, dünyaya aitti.
otuz yaşıma gelene kadar öyle olmayan yaratıklara eşitimmiş gibi davranmaktan bıktım usandım. bir kedi genç olduğu sürece kağıt toplarla oynar; çünkü onları canlı ve kendine benzer bir şey olarak görür. insan denen iki ayaklı hayvanlar da benim için aynı şeyi ifade ediyor.
buranın yerlisi değilim ve eşitim olan varlıkların arasında değilim.