3.06.2012

gündüzün gece yarısı

melih cevdet anday

gökyüzü korkunçtur pazar çanını çınlattığında, sevisel işlem imleri döndürür onu doruklardan doruklara, uçurumu yoksul bulmamalısın, bir çift dile getiriştir yalnızlığı arabanın, istediğin kadar düş kur ve yaz gibi yorulmadan toprağı kokla, o güzel karamsar bakışlarını suyun, daha boşluğunu sis doldurmadan bir an, çok küçük bir an dön, seyret bıraktığın yeri, bir yaratıkmış gibi bak ona, bahtlı ya da bahtsız, kemerlerin altından görünen güneşli deniz nasıl susmasını biliyorsa, ona benzeyerek düşün, süreklilik seni yatıştıracaktır belki, bir keçi yonutuna dönüşecektir zaman, çünkü göz ucu ile gördük uzaklarda kalan dünyayı ve onun rastgele mevsimlerini ve ezgilerle geçmişe doğru uçan kuşları.

kuşlar üçüncü zamanda ortaya çıktı
aşk tebeşir çağında
ben onu bunu bilmem
ayın elinde hatmi vardı

zamanlar yanlış yaratıldı, gölgeleri yeniden dikiyorum kurmak için yeniden ağaçları; rüzgar nereye gideceğini bilmeden ikindi üzümlerinin oltasında bocalıyor; bu yüzden kelebekler konacak yaprak bulamıyor, ölüm kayaların ellerine sarılıyor, kırağı vurmuş mantar gökyüzünü küçültüyor ve tanrı'nın uykusuna zehrini akıtıyor, sessizliği duymamak için gözlerini kapayan arı tüm gördüklerine inanmak istiyor, unutuyor iğnesini kullanmayı, içtenliğin yabanlığına şaşıyor ve başını gizlere vuruyor. ey anlam, karabasan değilsen bizi hatırlama, bilinmezin ışığında uzaklaş bilge karla örtülü kış göklerine! kurtaracak bir şey bulmak istiyorum, yolun başında olduğumu söyleyen güneş beni dilsiz bırakıyor ve her soru betimlenebilir olana dönüşüyor, tersyüz edilmiş bir giysi gibi yeniden ortaya çıkıyor, dünyayı ilk giyenleri düşündürüyor ve yinelemenin suç ortağı korkusuz pişmanlık kancalanmamış pencere kanadı gibi ölümsüzlüğün camına vuruyor. uzaklardan başka güvenilecek bir borç yok. nedensel bağlantıya inanç kör inançtır.