
tabii, sanat yapıtları da cinselliğin sergilenmesinden ibaret değildi. ama doyumun esirgenişini olumsuz bir şey olarak yansıtarak, dürtünün aşağılanışını adeta tersine çevirip esirgenen doyumu dolaylı da olsa kurtardılar. estetik yüceltmenin sırrı budur: doyumun gerçekleşmesini kırık dökük bir biçimde sergilemek. kültür endüstrisi yüceltmez, baskılar. arzunun nesnesini, kazağın içindeki göğüsleri ya da atletik kahramanın çıplak gövdesini sürekli sergileyerek, doyumun esirgenmesi alışkanlığıyla çoktandır mazoşist kılınarak güdük bırakılan yüceltilmemiş ön-hazzı kışkırtır yalnızca. hiçbir erotik sahne yoktur ki, kışkırtıcı imalar ile ima edilen o noktaya kesinlikle varılmaması gerektiğine ilişkin göndermeleri bir arada barındırmasın.
istatistik çağında kitleler beyaz perdedeki milyonerlerle özdeşleşmeyecek kadar uyanık; ama büyük sayılar yasasından bir an olsun ayrılmayacak kadar da kalın kafalıdırlar. ideoloji kendisini olasılık hesabında gizler. şans herkese gülmez; ancak piyango kime vurursa, daha doğrusu üstün bir güç -bu, çoğu kez durup bıkmaksızın arayış içindeymiş gibi sunulan eğlence endüstrisidir- kimi seçerse ona güler. yetenek avcılarınca keşfedildikten sonra stüdyoların büyük kampanyalarıyla şişirilen insanlar yeni, bağımlı orta sınıfın ideal tipleridir.