mine söğüt
kaderle başa çıkmanın tek yolu, ona kafa tutmaktır.
savaş çıkar çıkmaz insanlar tanrının olmadığını unutup o sözde farklı özde aynı tanrıların saflarında yer aldılar ve birbirlerini öldürdüler. tanrı adına. olmayan tanrı adına. o kadar kitap vardı tanrının olmadığını anlatan. tanrı inancının ne olduğunu anlatan. onca kitap vardı. ve hepsi insan aklıyla yazılmıştı. akılla yazılmıştı. ama onlar gittiler, yazılmışlığı bile şüpheli bir kitabın ve diğer bir kitabın ve diğer bir kitabın rehberliğinde birbirlerini öldürdüler.
kimsesizlik sanıldığı gibi güçten düşürücü bir zafiyet değildir. aksine insana güç verir.
falcılar gelecek inşa ederler. istekleri ve sezgileriyle büyü yapar, olacakları olur kılarlar. olmazları da olur kılarlar. falcının isteğiyle sezgisi bir olur, dünyayı döndürür. yıldızları söndürür. falcı fala bakmayagörsün, falcı hayal kurmayagörsün, her muhtemel, tek tek gerçeğe dönüşür.
sadece insanların değil, tanrıların da kaderi vardır.
içlerinde gizli anlamlar barındıran ve sesle birleşip kılıktan kılığa girebilen, yazıya sıkıştırıldıklarında hep ama hep yetersiz kalarak onu da acizleştiren kelimeleri sevmediği gibi fotoğrafları da sevmiyor.
neden anı sabitlemek ister insan? neyi hapsetme arzusudur bu? zamanı mı? o geniş, o sonsuz, o başlangıçsız, o tanrısal zamanı mı? hiç anlayamadığı, anlayamadığı için de ölesiye korktuğu zamanı? neden? bugününe, anına, yaşadığı hayata sahip çıkmayı beceremezken, geçmişin elini kolunu bağlayarak, olmuş bitmiş geçmiş gitmiş bir anı durdurmanın anlamı ne?
kaçakların gözden ırak, kimsenin bilmediği uzak yerlerde, yepyeni kimliklerle kendilerine bambaşka bir yaşam kurdukları doğrudur. bazen de kaçaklar hiçbir yere gitmezler. oldukları noktada donar kalır ve üzerlerine yapışan zamanın kabuklaşmış kirinin altında saklanırlar. unutuşa gizlenirler. bir örümcek gibi. sinsice beklerler. birinin hata yapmasını. ağa takılmasını.
sır hayattan büyüktür.
hayat tanrının hayalidir aslında. ve tanrı da insanın ta kendisi.
hayatın devam etmesi için karmaşa gereklidir. cennet ancak bir ütopya olabilir. ama kaos gerçeğin ta kendisidir. dünyada cennet hayali kurmak ahmaklıktır. gerçek insan cehennemde hayatta kalmanın yollarını kollayabilendir.
bazı insanlar taviz vermeyi yenilgi sayarlar. haklıdırlar da. karşınızdaki eğer ilişkide egemen olma iddiası taşıyorsa, ya ilk anda kendinizi ona teslim etmeniz gerekir ya da yine ilk anda aynı şiddetle karşısında diklenmeniz.
hiçbir hayat sıradan değildir. en sıradanında bile görkemli bir hikaye, tedirgin bir giz.
her gerçek her zihinde yeni bir gerçekliğe bürünür. kimse kimsenin hikayesini anlatamaz. herkes herkesin hikayesini yeniden yazar.
sokaklarda yaşayan ve hiçbir şeyle bağı olmayan çocukların bile özgürlükleri kafestedir. çalıdan çırpıdan ve kırılgan olsa da, kafes kafestir. delilik bile kafestedir. hiçbir şey kendi sınırlarını aşamaz. bir şeyin diğer şeylerden başka bir şey olması için sınırları olması gerekir. işte o sınırlar ne kadar uçsuz bucaksız olsalar da neticede sınırdırlar. kafestirler. sınırsız olan tek şey tanrıdır. o da yoktur. yani kafese sığmayan tek şey, hiçtir.
insan kim olduğunu düşünmeye başladığı anda başkalaşır. kendi gibi olanlarla olmayanlar arasında savaşlar çıkarır. ait olduğu ya da olmadığı kimliklerden silahlar yapar. dağları uçurur, ormanları yakar. dünya bir gün aniden dönmeyi durdurursa, müsebbibi bu soru olacaktır. ya da bu soruya verilen bir cevap. münasebetsiz bir cevap.
bir yazar gibi düşünmek, olmamış ve muhtemelen asla olmayacak hayaller kurmaktır. tanrının kitabını yırtıp atmaktır. gerçeğe başkaldırmak, kaderle alay etmektir.
karmaşa bile nihayetinde tekrarlardan oluşur.
hileli bir kim kimdir oyunu gibi hayat.
hayatın kaçmayı, devamlı kaçmayı öğrettiği insanlar en huzurlu rüyalarını metruk vagonlarda görürler.
yalnızlık insanı olgunlaştırır. eğer etrafınızdaki herkes bencilse ve etrafınızdaki herkes sizin için kendi hayatını feda ettiğini söyleye söyleye, her şeyi sizin için değil kendi için yaptığını inkar ederse ve siz de dinlediği, okuduğu müthiş masallarla vicdanı mühürlenmiş bir çocuksanız, kimseye kızamazsınız. herkesi anlarsınız. anlamak affetmektir. siz anlayıp affedersiniz, onlar anlamadıkları için hep kinlenir. affınız bile kinlendirir birilerini. düşmanı çok bir derviş olursunuz. dervişliğiniz diken olur düşmanı kanatır durur. kanı gördükçe üzülürsünüz. siz üzüldükçe dikeniniz sivrileşir. yapayalnız kalırsınız. anlayışlı ve üzgün ve yalnız, yapayalnız. simsiyah bir yalnızlıkta boğulur gider hüznünüz.
hayatın ve öğretmenlerin size ne öğretmeye çalıştıkları değil, sizin onların bu çabasından ne öğrendiğiniz önemlidir.
hiçbir kilit arkasındakini saklayamaz. hiçbir temkin hayatı gerçekten ama gerçekten emniyetli kılamaz.
hiçbir şeyi sonsuza kadar saklayamazsınız. saklamak ancak bir süre gerçeği hapsedebilir.