7.08.2012

abdullah

gerard de nerval

abdullah, sabahleyin de bir kere gelmiş olan bizim mahalle şeyhinin yeniden geldiğini söyledi bana. beyaz sakallı bu babacan ihtiyar, karşıdaki kahvede, katibi ve çubuğunu taşıyan zenci yanında olduğu halde, uyanmamı bekliyordu. onun sabrına şaşmıyordum; sanayici ve tüccar olmayan bir avrupalı bile mısır'da önemli bir kişidir. şeyh, bir divana kurulmuştu; çubuğu dolduruluyordu ve kahve sunuluyordu kendisine. ve hemen, abdullah'ın bana çevirdiği konuşmasına başladı:

"evi kiralamak için verdiğiniz parayı iade etmeye gelmiş size, dedi abdullah."

- peki, neden? ileri sürdüğü gerekçe ne?

"sizin yaşama tarzınızın ve adetlerinizin bilinmediğini söylüyor."

- bunların kötü şeyler olduğunu mu görmüş?

"üzerinde durmak istediği bu değil, zaten, bu konuda bir şey de bilmiyor."

- ama, iyi bir kanaati de yok mu?

"evde, bir kadınla birlikte ikamet edeceğinizi düşündüğünü söyledi."

- ama ben evli değilim.

"evli olmanız ya da olmamanız onu ilgilendirmiyor. ama komşularınızın kadınları olduğunu ve sizin bir kadınınız olmazsa tedirgin olacaklarını söylüyor. burada adet de böyle zaten."

- peki, ne yapmamı istiyor?

"evi terk etmenizi ya da burada sizinle birlikte kalacak bir kadın seçmenizi istiyor."

- ona, benim ülkemde, evlenmeden bir kadınla birlikte yaşamanın uygun bir şey olmadığını söyleyin lütfen.

benim bu ahlaki açıklamama babacan bir tavırla cevap vermişti ihtiyar ve abdullah'ın yaptığı çeviri bu tavrı yeterince ifade etmiyordu.

"size bir öğüt veriyor" dedi abdullah. "yani, sizin gibi bir efendinin tek başına yaşamaması gerektiğini ve bir kadına bakmanın ve ona iyilik etmenin her zaman soylu bir davranış olduğunu ekliyor."