pascal
kavranılamayan her bir şeyin, var olmaması şart değildir.
şüphecilerin en güçlü argümanı -daha zayıf olanlarını bir tarafa bırakıyorum- şudur: bu ilkelerin doğruluğuna emin olmamızın -iman ve vahiy haricindeki- tek yolu, onları doğal olarak kendi içimizde hissetmemizdir. gelgelelim, bu doğal his de onların doğruluğuna dair ikna edici bir kanıt değildir. insanın iyi bir tanrı tarafından mı, kötü bir cin tarafından mı yoksa tesadüfen mi yaratıldığıyla ilgili, inanç hariç, bir kesinliğe ulaşılamaz. dolayısıyla nereden geldiğimizle ilgili bu ilkelerin doğru mu yanlış mı yoksa belirsiz mi oldukları şüphelidir. üstelik hiç kimse -inanç haricinde- uykuda mı yoksa uyanık mı olduğundan emin olamaz; nitekim rüya görürken de uyanık olduğumuzu şu anki kadar kesin sayarız. mekanlar, şekiller, hareketler gördüğümüzü sanırız: zamanın akışını hisseder; hatta zamanı ölçeriz. kısacası uyanık olduğumuzda nasıl davranıyorsak aynı şekilde davranırız. hayatımızın yarısı uykuda geçtiğine göre, bize nasıl görünürse görünsün, neyin gerçek olduğuyla ilgili hiçbir fikrimiz olmadığını kabul etmemiz gerekir. şu halde bütün hislerimiz yanılsamadan ibarettir. belki de uyanık olduğumuzu sandığımız diğer yarıda, daha farklı bir uyku halindeyiz ve uyduğumuzu sandığımızda asıl bu durumdan uyanıyoruz, kimbilir?
başka insanlarla aynı ortamda rüya görsek ve bir şekilde bu rüyalar birbiriyle uyumlu olsa -ki bu rastlanılan bir şeydir- ve sonunda yalnız uyansak, rüya ile gerçeğin yer değiştirdiğine inanacağımızdan kim şüphe edebilir? sık sık rüya içinde rüya gördüğümüze, bir düşe diğerini eklediğimize göre, uyanık olduğumuzu sandığımız hayatın bu yarısının, başkalarının da içinde yer aldığı ve ancak ölümle uyanabileceğimiz bir düşten ibaret olması da mümkündür. bu hal sürdüğü müddetçe, tıpkı normal uykumuzda olduğu gibi, iyiye ve gerçeğe dair pek az ilkeye sahip olacağız; bizi burada rahatsız eden kimi düşünceler, belki de düşlerimizdeki zamanın akışına ve gördüğümüz asılsız hayallere benzer yanılsamalardan ibarettir.
âdetlerin, eğitimin, bir ülkedeki gelenek göreneklerin ve buna benzer şeylerin yarattıkları kanılarla ilgili olarak, şüphecilerin öne sürdükleri daha az güçlü argümanları bir tarafa bırakıyorum. bu kanılar, dogmalarını bu boş temellere dayandıran sıradan insanların büyük kısmı üzerinde etkili olsa da şüphecilerin en ufak bir karşı çıkışıyla yıkılırlar. bu husustan yeterince emin değilseniz şüphecilerin kitaplarını okumanız yeterlidir, bunun doğruluğuna derhal ve belki de fazlaca ikna olursunuz.