bütün kusurları sana yükledik ey zaman
bir de mekandan münezzeh olana
ay doğuyor, soğumuş bakır rengiyle
ürküterek vadilerin tarazlanmış sisini
yeni doğmuş kuzuların sesini
bastıran ağıl yanıyor
yanıyor çitler, yolaklar, kayalar
yanıyor som gümüşten
soğumuş ışıltılarla
ay doğuyor
tepelerde gündüzün kaybolan
konakları yeniden kurarak
koca osmanlı mülkünde
biri ötekinin cürmüne
kefil kılınan ahali
kendine işlenen büyük cürmü tanıyınca
birleşti
birleşti kıyam etti
bu
osmanlı mülkünde en uzun kıyametti
onmadı bir daha
et kokunca tuz gerek
ama tuz da koktu
şiiri dağıldı evlerimizin
yavru kedi kuyruğuyla oyunda
gelmeyecek bir mehdiyi
özlemle bekliyor kalabalıklar
yıkılmış kentleri alıp veriyorlar
bir kez daha yıkılıyor bağdat, basra
nasıl sarılırdı hatırlarız bir gün
çile bizim ellerimizde
sonra dönüp dönüp gelinen
sıla oldu kavga
barış uzaklaştı tarih
kirli çakalların dolaştığı
tekinsiz bir orman