martin luther king
insanın, dayanma gücünün sonuna geldiği ve kendisini umutsuzluk ve karanlıktan başka bir şeyin beklemediği adaletsizlik uçurumuna itilmeye artık razı olmadığı bir an gelir.
acı deneyimlerimiz bize, ezenlerin ezilenlere özgürlüklerini hiçbir zaman gönüllü olarak vermediklerini öğretti.
kararlı, legal ve şiddete dayanmayan baskı olmadan eşit haklar mücadelesinde bir adım bile ileri gidemezsiniz. insanlık tarihi ayrıcalık sahibi insanların bu ayrıcalıklarından ancak çok nadiren gönüllü olarak vazgeçtikleri gerçekliğinin uzun ve trajik hikayesidir.
tek tek bireylerin ahlaki olarak doğru olanı fark edip kendi haksız tutumlarından vazgeçmeleri mümkündür; ancak insanların bir grup olarak ahlaki duyarlılıkları, tek tek bireylerden daha azdır.
t.s. eliot: kötü bir hedef için iyi bir eylemi kullanmaktan daha fena bir ihanet yoktur.
insanı aşağılayan her yasa adaletsizdir. ırk ayrımcılığı insanın ruhunu bozduğu ve kişiliğine zarar verdiği için tüm ırk ayrımcı yasalar adil olmayan yasalardır. bu tür yasalar, yapıcılarına yanlış bir üstünlük, kurbanlarına ise yanlış bir aşağılık duygusu verir.
vicdani muhasebe sonucu haksız gördüğü bir yasayı ihlal eden ve yurttaşlarının vicdanlarını sarsmak ve söz konusu yasanın haksız olduğu konusunda gözlerini açmak amacıyla, cezayı kabullenerek hapse giren kişi, yasaya en büyük saygıyı gösteren kişidir.
iyi niyetli insanların sığ anlayışları kötü niyetli insanların mutlak yanlış anlayışlarından daha cesaret kırıcıdır. gönülsüz bir kabul, mutlak bir retten daha yanıltıcıdır.
toplumun görevi, soyulanları koruyup haydutları cezalandırmak olmalıdır, tersi değil.
ezilenler ebediyen ezilen olarak kalamaz. günün birinde içlerinde özgürlük arzusu yeşerir.
unutmayalım ki hitler'in almanya'da yaptığı her şey "yasal", macaristan'daki özgürlük savaşçılarının yaptıkları her şey ise "yasa dışı"ydı. hitler almanyasında bir yahudi'ye yardım etmek yasa dışıydı.
bizim neslimiz bir gün sadece kötülerin yaralayıcı sözlerine değil, iyilerin korkunç suskunluğuna da yerinecektir.