leyla erbil
kadın hareketi türkiye'de hayranlık uyandırıcı bir hızla çalışıyor, düşüncelere berraklık getiriyor; kadın rolünün ne olduğunu, tarihin neden bu rolü bize biçtiğini açığa çıkarıyor. yazık ki islam, din ögesi, kadınların güçlü bir biçimde ortak bir bilinçte buluşmalarını engelleyecek kertede yükseldi. böylece birkaç yüzyıl daha geri kalacağımızı düşünüyorum. çünkü asıl toplumu yükseğe çıkaracak basamaklar kadınların o dinci kadere başkaldırmalarında yatıyor.
bundan 1500 yıl kadar önce arap yarımadasında, o coğrafyada, o iklimde, o insanların bulundukları belli koşullarda muhammed'in yaptığı birtakım düzenlemelerle -ki onların bazıları o günün insanları için ilerici sayılabilir- bugünü yönetmeye kalkmanın abesliği bir yana, islamın içinde taşıdığı etik bozuklukları görmezden gelerek onu yeni cumhuriyete de musallat etmek pek akıl karı olmasa gerek. özellikle kadınlar açısından diyorum. üstelik en ufak bir yenileştirilmeye uğratılmadan sürdürülen sünni islamın, en despot, en yasakçı ve en şedit olarak kadının karşısına çıkışını.
işte hemen sağımızda solumuzdaki ülke kadınlarının durumlarından da, kendi durumumuzdan da her gün seyrettiğimiz, geri bıraktırılmış, köleleştirilmiş müslüman kadın; sadece erkeği için, onu desteklemek, onu mutlu kılmak için dünyaya geldiğine inandırılmış kadın! erkek için de pek ayrımı yok aslında; herkes adına düşünülmüş bir düzen var, kaderimizi çoktan belirlemiş bir "levh-i mahfuz" tepede! sorumluluk merkeze aitse bağımlıların da boyun eğmekten başka yapacakları şey pek yoktur. akla ne kadar gerek var? bilime gerek var mı? kadından durmadan huylanan, elini sıkmayan muhammed, kadın eli sıkanın avcuna ateş konacağını söyleyerek huylanmayan adamı da provoke etmiş olmalı.
bu arada anlamadığım şey, bizim tesettürdeki hanımlar; hadi saçlarından günaha girecekler ve kapatıyorlar; ya yüzleri? ağızdan, gözden, dudaktan, yanaktan huylanmıyor mu islamın erkekleri? günaha girmiyorlar mı? ya kadınlar? onlarda erkeğe karşı cinsel dürtü yok mu? erkekler de çarşafa girmeli bence!