her gerçek başlangıç ölümle eşdeğerdir, ölümü seçmek kadar yüreklilik ister.
sanat, içinde yaşanabilecek tek dünyadır. insanın gerçekten özgür olduğu tek yerdir.
parçalanmış değerler karşısında hayatla uyum sağlamak ikiyüzlülüktür.
aşkın kayığı
günlük yaşama çarptı (mayakovski)
faşizm yalnız topla, tüfekle, insanların kıçına cop sokmakla olmaz. haddini bilmezliğin, bırakın aydına, insana saygısızlığın her biçimi faşizmin ta kendisidir.
lin-po: bu dünyadaki yaşam, özlemi çekilen bir yaşam değildir.
bütün iyi ve güzel kitaplar bilinç anlarımızı ışıldatan kitaplardır. bütün tablolar, heykeller, müzik parçaları. avuçlarımızdan kaçan ne varsa, ancak onlarla yakalayabiliyoruz.
hayat; küçükmüş, büyükmüş, azmış, çokmuş demiyor, insanı her olguda yeniden sınıyor.
don't go gentle into the good night
rage, rage against the dying of the light (dylan thomas)
hayat değişecekse, kendini değiştirebilenlerle değişecek, yinelenişe ayak uyduranlarla değil.
elias canetti, büyük bir açıklıkla belirtiyordu: geleceğin gerçeği hem aydınlık hem karanlık, yani parçalanmış bir gerçekliktir.
herkesi, kendi küçük delilikleri ayakta tutar.
tek bir koltuğun bile bulunmadığı yerde yepyeni bir oturup kalkma, yepyeni bir yaşama biçimi elde edilir.
bir şeftalinin, bir üzümün tadı. yaşam başka ne ki?
antonin artaud: isteyerek kopardım kendimi yaşamdan, yazgımı değiştirmek istedim.
fazla aydınlık da sis kadar aldatır. göz kamaşır, hamlıklar örtülür, keskinlikler yumuşar.
edinilmiş alışkanlıklar gibi, incelikler de her zaman pusuda bekler; kendisini gösterebileceği aralıklar kollar; yoksa da yaratır.
kendi hayatını yaşayamayan, başkalarınınkini de öldürür.
hiçbir düş, hiçbir tasarı, hiçbir özlem sandıklarda kalmamalı.
her durumda özgür kimliğimizi koruyabilmek ancak edimle söylenebilecek şu iki sözcüğe bağlı: yinelemeye hayır! aynılaşmaya hayır! aynılığa hayır! her durumda özgür kimliğimizi koruyabilmek ancak edimle söylenebilecek şu tek ve son söze bağlı: hayır!