ey, sadece sevincin, aşkın ürperdiği yer
ey her ruhun içinde boğulduğu saf şehvet
ey bir ömür boyunca gönül verilen şeyler
ne kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet
(charles baudelaire)
o sevdalar çağı dönmeli
dönmeli, geri gelmeli
(arthur rimbaud)
göçüp gittiğimiz gün biz de bu dünyadan
unutulur sevdiğiniz, sevildiğiniz
sevmeye bakın geçmeden güzelliğiniz
(pierre de ronsard)
zaman kötüymüş.. gün iyi de olur, fena da
hiç acısı olmayan hangi bal var dünyada
hangi denizde fırtına olmaz
(andre chenier)
sevişmek! hep sevişmek! akıp giden saatin
kadrini bilmeliyiz
insan için liman yok, sahil yok zaman için
o geçer, biz göçeriz
(alphonse de lamartine)
ama işte hakikat ebedidir
yaşarsa bir kimse ondan bihaber
alemde ömrünce gafil kişidir
(alfred de musset)
ah o yeşil cenneti, çocuksu sevdaların
o koşuşlar, demetler, o şarkılar, buseler
inildeyen kemanlar üzerinde dağların
akşam, korkuluklarda şarap dolu kaseler
ah o yeşil cenneti, çocuksu sevdaların
(charles baudelaire)
ama ılık bir nehirdir işte saçların
ürküsüz boğmak orda bize musallat ruhu
ve bulmak o yokluğu senin tanımadığın
(stephane mallarme)
hep musiki, biraz daha musiki
havalanan bir şey olmalı mısra
deli bir gönülden kalkıp gitmeli
başka göklere, başka sevdalara
(paul verlaine)
yazık! diye düşündüm; büyük ama adımız
utanıyorum bizden biz ne kadar zayıfız
nasıl bırakılır hayat ve bütün acıları
bunu bilen sizsiniz, tanrının hayvanları
ne bir şeye erilir dünyada, ne bir şey bırakılır
yalnız sessizlik büyük, gerisi zayıflıktır
(alphonse de lamartine)
rüzgar uyandı.. artık yaşama zamanıdır
kitabımı bir geniş meltem açıp kapatır
su kayadan toz olup görünür kıyı kıyı
pırıl pırıl sayfalar uçuşarak gidiniz
yık dalga! yık keyifli sularında ey deniz
yelkenin yem yediği şu asude çatıyı
(paul valery)
uzaklarda bir başka ülkede şimdi sevdalım
madem hiçbir şeyde gözüm yok ko öleyim
öyle bitkinim ki beni bir ölüm paklar ancak
anladım ne yapsam boşuna iflah olmam artık
(guillaume apollinaire)