tom robbins
bir hayvan, duygusal donanımı ne kadar incelikten yoksun ve ilkel olsa da özgürlüğe karşı kayıtsız değildir. esir ve rahat bir hayat sürmektense tehlikeli ve özgür bir hayat yaşamanın daha iyi olduğu, en kaba içgüdüye ait arşivlerin bir yerlerinde kayıtlıdır. kafeste, hatta daha kaliteli hayvanat bahçelerinin sunduğu "doğal parklar"da bile bir yaratık, organları ile toprak arasındaki doğal ritimlerden yoksun kalır. yiyeceklerini normal mevsimlerinin dışında yemek zorundadır; rahat yaşam tarzı kurnazlığını köreltmekte, çiftleşme konusunda kafası karışmakta ve genellikle de üreyememektedir; içgüdülerini yerine getirememekten dolayı korkunç bir kıstırılmışlık duygusu kaplar hayvanı. seçebilseydi, elbette aç kalmayı ve avcılara yem olmayı göze alarak şansını "dışarıda" denemeyi tercih ederdi. acı çekmek hayvanlar için insanlar için olduğundan daha cazip -hatta gerekli- değilse de, iç huzuruyla yaşayan bir varlık için hayatta kalmak önemsiz bir konu olabilse de, yine de hayatta kalma mücadelesinin soylu bir yanı var. anlamlı ya da anlamsız, hayat oyununun oynanması gerekiyor -ve hayvan da kendi hayvani yöntemiyle bunu "biliyor" sanki, içindeki hayvani sesin doğru ve gerçek olduğunu söylediği şeye bir saldırıdır kafes.
bir insan bir hayvanı kafese tıktığında, o hayvanın sahipliğini üstlenmiş olur. ama hayvan bir bireydir, ona sahip olunamaz. bir insan bir bireye sahip olmaya çalıştığında, bu birey ister başka bir insan, hayvan, hatta ağaç olsun, doğal olmayan bu hareketinin ruhsal sonuçlarına katlanmak zorunda kalır. vahşi hayvanların sergilendiği bir mekanı ya da bir hayvanat bahçesini ziyaret edenleri -geri zekalıca davranmalarını, nasıl sırıttıklarını, gülmekten kırılmalarını, nasıl tacizde bulunduklarını, eğlendirilmeyi talep etmelerini, hayvanlara sataşmalarını seyrettin mi hiç? kafese kapatılmış hayvan, tıpkı aşırı alkol gibi, insanı en müptezel boyutlarına indirger. ve hapishane ya da hastane sakinlerini incelerken sadece bir parça daha edepli davranır insan. insan ya da başka bir şey olsun, özgürlüğü kısıtlanmış bir yaratık aşağılanmıştır. kafese koyulanların bekçileri de -hatta kafestekileri seyredenler de- aşağılanmıştır; bunlar bilinçaltında suçluluk, korku ve nefret karışımı bir duygu beslerler. kafes iki yönlü bir aşağılamadır. yaşayan bir varlıkla özgürlüğü arasında duran somut ya da soyut herhangi bir engel, muhatabı olan herkesin akıl sağlığını tehdit eden bulaşıcı bir sapkınlıktır.