6.02.2013

bir gün beraber gideriz

joyce carol oates

wittgenstein: bir resmin içine sıkışıp kalmışız. bir türlü dışarı çıkamıyoruz, dilimize sinmiş, dil gözümüzün yaşına bakmadan inadına yaşatıyor o resmi.

"anlama çabası ilk ve en temel erdemdir."

uygar dünyada insan aydınlandığını sandıkça akılsızlıkla kuşatılır.

"başkalarının da bizi iyice gördüğünü söyleyemeyiz ki. çünkü onların gördükleri, o aciz gözleriyle, görmek istedikleridir."

"hep kendi varlığımızda kalmayı isteriz."

spinoza: akılda mutlak özgür irade yoktur; ancak akıl bu ya da şu iradeye bir nedenle bağlıdır; bu neden de başka bir nedene dayanır, o da başka bir nedene ve bu böylece sonsuza dek gider.

"adım farklı olsaydı bambaşka bir insan olurdum."

insan birini umarsızca seviyorsa ona ihanet etmeyi de sever; her tür bağlantı heyecan verir.

"kendimizle ve bizi etkilediğine inandığımız veya neşe bulduğumuz nesneyle ilgili her şeyi olumlamaya çalışırız; bizi tam tersi şekilde etkileyen ya da üzen şeyleri de reddetmeye çalışırız."

"başkalarının gözünde bir çift gibi görünüyorsak, o zaman öyleyizdir."

kumarbaz felsefesi çok basittir: işlerin senin lehine dönme olasılığı çok düşükse, neden her şeyini ortaya koymayasın ki?"

"yaşamımızı gerçek kılan şeyler hak etmediklerimizdir."

wittgenstein: dilimin sınırı dünyamın da sınırıdır.

"insanın birden fazla değil de bir tek sorumlu olduğuna inanması daha kolaydır. evrenin akla dayalı olduğuna ve bizim ne kadar yanıltıcı olursa olsun bu doğrunun yalnızca küçük bir bölümünü bilebileceğimize inanmak."

"insan nedir ki? azgın yılanlardan yapılma bir yumak."

yalnızdım, yalnız. kendimi buz gibi suya dalan yalnız bir yüzücü gibi boşluğa atıyordum; bütün yüzücüler ruhun o hüzünlü diyarında yalnızdır.

"evren beni uzayla atom gibi çepeçevre sarıyor; düşünceyle."

insanlık denen güruh her söylenene inanan dev bir bebek; bulduğu her memeyi emiyor.

"beni sevme. beni tanımaya bile çalışma. çünkü bu mümkün değil. beni tanımak. çünkü kimlik içtedir. insanın benliği dışarıdan kimsenin ölçemeyeceği bir yerdedir."

"hakikat istektir; inanma isteğidir; inandığımız şeye hakikat der çıkarız. aşkın olduğu yerdeyse hakikat yoktur."

"işte o zaman başladı, çözülme. belki de aylar hatta yıllar önce başlamıştı da şu an, şu geç saatte iyice açığa çıkmıştı: bütün anlaşılmazlığıyla, bir anda uyanıp kendini burada duygusuz, ilgisiz, yalnızca kendilerine hayran olunmasını bekleyen yabancıların arasında buluyorsun, telaşla elindeki on yedinci yüzyıl geometri teoremleri ve önermeleriyle dolu etik kitabına sarılıp kalıyorsun. ağlamamaya çalışıyorsun. çünkü çocuk değilsin. on dokuz yaşında bir yetişkinsin. öyle incinmişsin ki! kalbin kırılmış! sarhoş bir ağızdan çıkan o azar dolu kaba sözlerin acısını ömrün boyunca unutamayacaksın."

"yıldızlar hayallerimizin sınırsızlığını göstermeye yarar."

"burada güzellikten söz edilemez; onun için kırgınlık ve umut da yoktur."

"tanrı bir kitapsa neden bu kadar çok kitap var o zaman? kendini neden bu kadar çok kitapla açığa vurmuş?"

her sevgili bizi yeniden keşfeder. bizi yeniden adlandırır. eskisi hemen silinir. kalakalır.

"kendimi bütünüyle arındırmak; ama nasıl? etsiz beyaz iskelet haline, hiçliğe dönmek. ancak o zaman özgür olabilirim."

"işte tarihe girince böyle olur: tarih insanı ayakkabılarının topuğundan yakalayıp yere serer."

"ilk aşkını hiç unutamayacaksın. o ilk aşktan sonra da kimseyi asla aynı şekilde sevemeyeceksin."

sevgilimi şaşırtma, onu mutlu etme isteği. çünkü hayran olduğumuz bir insanın mutlu olması bizi de mutlu eder; mutsuzluğu ise mutsuz eder; onun dışında evrenin bir hükmü yoktur, anlamsız bir mürekkep hokkası gibidir.

"aşk barbarca bir şeydir ama ondan daha beteri arzudur; ondan da beteri arzuyu alışkanlık haline getirmektir, tutkudur."

schopenhauer: yaşam uykuya karşı verilen bir savaştır; sonunda hep kaybedilir.

"kimsem yok benim; ailem, erkek ya da kız kardeşim. tanrım da yok; zihnim dışında barınacak evim yok. tek evim düşüncelerim."

"bütün insan yaşamı totolojiktir, organik bir kıyastır."