hiçbir şey ummaz
dünyadan
ve bu
değiştiremez dünyayı
istediği gibi
ama aşk bir yağdır gövdeyi mumyalayan
aşk baharat torbalarıdır, çok
kokulu sıvıdır fışkırtılan
baldırlara. değil mi
aşk kel kafaya sıvanırsa
saç çıkartır -ya sonra? aşk bir
bit tarağıdır
senin ölümün? -su
dökülür toprağa
su toplansa da gül yapraklarına-
ama sen? -tutacaksın hayatı gene
bir anı olarak bile olsa, bittiğinde
ender bulunur cömertlik
nefret geceden kuruludur ve gün
çiçeklerden ve kayalardan. hiçbir şey
kazanılmaz geceler cinayet üretir
demekle- eski bir yanılgıdır
tam bir amerikan kadınısın sen
ağaçtan toplanır sanırsın erkekler
aşk istiyorsun, sadece aşk! en enderi
erkek meyvenin! kırıp aç ve
taze etin aklığında
bul karşılıklı duran kahverengi tohumları
ve aşk garip
yumuşak kanatlı bir şeydir
kımıldamadan durur saçak altlarında
yapraklar dökülürken
uslarında doğrucuların
şu ölüm vraklar üst perdeden
ölüm! der bu çığlık. ölüm
dişleri arasında göğün, sanki
parlamayacaktır ateş
ve bakırı tutkunun
altında perdahlanmayacaktır. ah
seçeriz sözlerimizi fazla dikkatle
uysun diye taşlaşmış iskeletine
anlamın içindedir yaşamlar
yaşanır sadece kızma
biz alevlerden ve fırınlardan söz ederiz
gücenmişizdir
sanki bizimkisi bir başka kaderdir
içi yanmayacaktır -kaçacaktır ateşten
yıllar, görüyorum, pek çok yıl
okumak daha akıllı yapmıyor insanı