v.s. naipaul
"her şey ön yargılara bağımlıdır. dünya durmalı; ama dönmeye devam ediyor."
hikaye belirsiz bir yerde, belirsiz bir zamanda geçiyordu. bir kıtlık döneminde başlıyordu. kıtlıktan brahmanlar bile etkilenmişti. açlıktan nefesi kokan, derisi kemiklerine yapışmış bir brahman, onurunu yitirmeden yalnız başına ölmek için topluluğunu bırakıp başka bir yere gitmeye karar verir; sıcak, kayalıklı ıssız yerlere gelir. gücünün tükenmek üzere olduğunu hissettiği sırada bir kayalıkta alçak, karanlık bir mağara bulur ve orada ölmeye karar verir. elinden geldiğince arınır ve son kez uyumak üzere mağaraya yerleşir. bitkin başını bir kayaya yaslar. kaya brahmanın başını ve boynunu rahatsız eder. kayaya dokunmak için elini uzatır, bir iki kez yoklar ve kayanın aslında bir kaya olmadığını anlar. başının altındaki sert, kirli, girintili çıkıntılı bir çuvaldır ve brahman doğrulup oturunca kaya sandığı şeyin aslında içi hazineyle dolu eski bir çuval olduğunu görür.
hazineyi bulduğu anda bir cinin kendisine seslendiğini duyar: "bu hazine yüzyıllardır seni bekliyordu. isteğimi yerine getirirsen çuvalı alabilirsin, hazine de sonsuza dek senin olur. kabul ediyor musun?" korkudan titreyen brahman, "benden isteğin nedir?" diye sorar. cin, "her sene bana küçük bir çocuk kurban etmelisin." der. "bunu yaptığın sürece hazine senin olacak. yapamazsan hazine kaybolacak ve buraya dönecek. yüzyıllar boyunca pek çok kişi denedi ama hepsi başarısız oldu." brahman ne diyeceğini bilemez. cin öfkeyle yeniden sorar: "eceli gelen adam, kabul ediyor musun?" brahman, "çocukları nereden bulacağım?" der. cin, "sana yardım edemem." diye cevap verir. "azmedersen bir yolunu bulursun. kabul ediyor musun?" brahman, "kabul ediyorum." der. cin, "uyu, zengin adam" der. "uyandığın zaman kendini eski tapınağında bulacaksın, dünya ayaklarının altına serilecek. ama sakın verdiğin sözü unutmaya kalkma."
brahman uyandığında eski evinde olduğunu görür; karnı tok, gücü kuvveti yerindedir. en açgözlü anlarında bile hayal edemeyeceği kadar zengin olduğunu anlar. aynı anda, mutluluğun tadını çıkarmasına fırsat kalmadan, ettiği yemin ona işkence etmeye başlar. ıstırabı azalmak bilmez. her saati, her dakikası ıstırap içinde geçmeye başlar.
bir gün tapınak binasının önünden bir grup kabilelinin geçtiğini görür. esmer ve ufak tefek, açlıktan kemikleri fırlamış, yarı çıplak insanlardır. açlık bu insanları yerlerinden yurtlarından etmiş ve eski gelenekleri hiçe saymalarına neden olmuştur. aslında tapınağın yakınından bile geçmemeleri gerekir; çünkü bu insanların gölgesi, görüntüsü; hatta sadece sesleri bile tapınağı kirletir.
brahman bir aydınlanma anı yaşar. kabilenin kampının yerini öğrenir. gece, yüzünü şalıyla örterek oraya gider. kabile reisini bulur, hayırseverlik ve dini vecibeleri adına kabile halkının açlıktan ölmek üzere olan çocuklarından birini satın almayı teklif eder. kabile reisiyle anlaşır; çocuk ilaçla uyutulacak, ıssız, kayalıklı bölgedeki alçak bir mağaraya götürülüp bırakılacaktır. bu işi doğru dürüst becerebilirse, kabile reisi bir hafta sonra aynı mağarada halkını açlığın pençesinden kurtarmaya yetecek miktarda, eski bir hazine bulacaktır.
kurban mağaraya bırakılır, eski hazinenin bir parçası el değiştirir ve brahmanla kabile halkı bu töreni yıllar boyu sürdürürler.
yıllar sonra bir gün, artık daha iyi beslenen ve daha iyi giyimli kabile reisi yağlanmış, parlak saçlarıyla brahmanın tapınağına gelir. brahman ona kaba davranır. "sen kimsin?" diye sorar. kabile reisi, "kim olduğumu biliyorsun." der. "ben de seni tanıyorum. ne dolaplar çevirdiğini biliyorum. başından beri biliyordum. seni daha ilk geceden tanıdım ve her şeyi anladım. hazinenin yarısını istiyorum." brahman, "hiçbir şey bilmiyorsun." der. "asıl ben, senin ve kabilenin 15 yıldır bir mağarada çocuk kurban ettiğinizi biliyorum. kabile geleneklerinizden biri olmalı. artık iyice palazlandınız, kasabalı oldunuz, utanıyor ve korkuyorsunuz. bu yüzden gelip her şeyi bana itiraf ettiniz ve bağışlanmayı dilediniz. sizi bağışladım; çünkü kabile yaşantısı sürenler nasıl insanlardır bilirim; ama dehşete kapılmadığımı söyleyemem ve kimi istersem çocuk kemikleriyle dolu o mağaraya götürebilirim. şimdi defol git. saçlarını yağlamışsın ama gölgen bile bu kutsal mekanı kirletmeye yetiyor." kabile reisi korkuyla siner ve geri çekilir. "affet, affet" der. brahman, "sakın verdiğin sözü unutmaya kalkma" diye cevap verir.
kurban verme zamanı gelmiştir. brahman, gecenin bir yarısı kemiklerle dolu mağaraya gitmek için yola koyulur. kabile reisinin olanları ihbar etmesi ve mağarada bekleyen birileri olması ihtimaline karşılık her türlü açıklamayı zihninde evirip çevirmektedir. mağarada kimse yoktur. buna şaşırmaz. karanlık mağarada ilaçla uyutulmuş iki tane çocuk vardır. demek ki kabile reisi akıllıca davranmaya karar vermiştir. brahman, alışkın eliyle çocukları mağaranın cinine kurban eder. küçük cesetleri yakmak için yaklaşınca, elindeki meşalenin ışığında kendi çocuklarını kurban etmiş olduğunu görür.